Sitede Ara

Baş ağrısı hafif bile olsa insanlar için oldukça rahatsız edici ağrılardan biridir. Baş bölgesi kendi içinde göz, kulak, burun, sinüsler, ağız, bademcikler, dişler vb. gibi başka yapıları da barındırdığından ağrı yapacak çok sebep mevcuttur. Adı geçen tüm organların tek başlarına ciddi ağrı sebebi olması muhtemeldir. Beynin kendisi ağrıya duyarsızdır; yani ağrı hissetmez. Beyin içerisinde olan hastalıklar çoğunlukla baş ağrısı nedeni değildir. Beyin zarı ve damarları ağrıya duyarlıdır, ağrıyı oluşturan temel yapılardır. Baş ağrısı başka bir hastalık seyrinde ortaya çıkabileceği gibi, başka bir nedene bağlı olmadan, migren gibi, tek başına bir hastalığı da temsil edebilir. Hepimiz baş ağrılarımızın tanımlanmış bir nedeninin olmasını isteriz. Daha doğrusunu söylemek gerekirse kaçınabileceğimiz bir nedeni olsun isteriz. Sıklıkla bu neden aile hikâyesinde ortaya çıkar.  Neredeyse her baş ağrısının bir ya da daha fazla olası tetikleyicisi varken aslında asıl neden genlerimizi de içine alır. Akut bir ağrıda bunu neyin tetiklediğini düşünürüz. Genellikle ağrıyı en yakın negatif bir olay ile ilişkilendiririz. Bu; kötü bir gece uykusu, yaklaşan sınavın stresi, menstruel dönem veya hava değişimi olabilir. Ağrıyı tetikleyen şeyleri bulmak için hem kendimiz hem de doktorlarımız çalışır. Sıklıkla herkes şu şekilde düşünür: “nedeni” ortadan kaldır ve baş ağrısı atakları dursun. Bazen internete girip “neden” hakkında bilgi almaya çalışırız. Bu sayede baş ağrısı için “bilinen” bazı tetikleyicilerin listesini elde edebiliriz. Liste sonsuzdur. Tetikleyici şeyler hakkında çok az veya hiç bilgimiz yok ise bu süreç bir problem haline gelir. “Bilinen” birçok tetikleyicinin hiçbir bilimsel ispatı yoktur.

Anahtar noktalar:

  • Neredeyse herkes baş ağrılarının bir veya daha fazla nedeni veya tetikleyicisi olduğuna inanır.
  • Baş ağrısını tetikleyen faktörlerin kontrol edilmesi önemlidir.
  • Baş ağrısını tetikleyen faktörlerle mücadele etmek, bunlardan kaçmaktan daha iyi olabilir.

Tetikleyicilerin Listesini Oluşturmak 

Baş ağrısında olası tetikleyiciler hakkında yapılan çalışmalardan biri bir anket çalışmasıydı. “Gıda hassasiyeti” olan 500 migren hastasından yemek ve baş ağrısı ile ilgili inandıklarını yazmaları istendi. Yanıt verenlerin %75’i çikolatayı, %50’si peyniri, %1’den azı turunçgilleri, %25’i alkollü içecekleri tetikleyici olarak belirtmişti. Başka bir araştırmada hasta tarafından baş ağrısına neden olduğu düşünülen ortalama 10 yiyeceğin diyetten çıkarılmasıyla, hastaların %85’i baş ağrısından kurtulmuştur. Çalışma, yiyeceği bir allerjen ve baş ağrısının bir nedeni olarak rapor etmiştir. Yeterli sayıda çalışma olmasa da yiyecekler baş ağrısının en önemli tetikleyicilerindendir. Baş ağrısını çözmek için, gıda eliminasyonuna dayanan diyetler kullanılmaktadır. Kitaplar, internet ve diğer medya gıda eleme yöntemini güncel tutmaktadır.

  • Şimdiye kadar kanıtlanmış en sık tetikleyiciler
  • Uyku değişiklikleri (fazla ya da az uyku)
  • Günlük hayattaki stres
  • Menstruel dönem
  • Hava değişimi (lodos, nem, çöl tozu. vb.)
  • Seyahat

Tetikleyiciden Kaçınmak veya Tetikleyici ile Başa Çıkmak 

Dünya sağlık örgütü (WHO)’ne göre iyi bir baş ağrısı kontrolü; “predispozan ve/veya tetikleyici faktörlerin tanımlanması ve buna uygun yaşam biçimi değişiklikleri yapılması” dır. Tetikleyicilerden kaçınmak her zaman mümkün olmayabilir. Bunun bir örneği hava durumudur. Bazı çalışmalar, baş ağrısı tetikleyicilerinin, vücutta anksiyete (kaygı,endişe) benzeri cevap oluşturduklarını öne sürmüştür. Maruziyeti kontrol etmek için bir yaklaşım da “ tetikleyicilerle başa çıkmaktır”. Kaçınmaktan ziyade, tetikleyiciler ile başa çıkmak bir çok hastada başarılı baş ağrısı kontrolüne imkan tanır. Bu “başa çıkmayı öğren” stratejisi birçoğu için en iyi yöntem olabilir. Tetikleyicilerin ABC’si şu basamaklardan oluşur:

  • Neredeyse herkes baş ağrılarının bir veya daha fazla nedeni veya tetikleyicisi olduğuna inanır.
  • Baş ağrısını tetikleyen faktörlerin kontrol edilmesi önemlidir.
  • Baş ağrısını tetikleyen faktörlerle mücadele etmek, bunlardan kaçınmaktan daha iyi olabilir.

Baş Ağrısı Kontrolünün ABC’Sİ 

Burada asıl önemli olan ABC’yi düşünmek, önemliliklerini derecelendirmek ve önce birini sonra diğerini uygulamaktır.

Uykuyu Değerlendirmek

Ağrıyı kontrol etmede uyku en önemli önceliktir. Uyuyamama “insomnia” olarak bilinir. Uykuya dalamama durumu çok yaygın görülür. Uykuya dalamama durumu genellikle zihnin sürekli meşgul olmasından dolayı gerçekleşir. Bu sıklıkla uykuya-başlama insomniası olarak adlandırılır. Gece vakti, geçen günün düşüncelerini ve yarının endişelerini yatağın dışına bırakmayı başaramayız. Aksine bu düşünceler zihnimizde problem oluşturacak şekilde döner durur. İşte bu problem özellikle 6 saatten az veya 9 saatten fazla uyuyanlarda, ertesi gün baş ağrısına neden olur. Uykuyu devam ettirememenin ek sebepleri vardır ve çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Gece boyunca tuvalete çıktıktan hemen sonra uykuya dalmak normaldir. Ancak uykudan kalkıp odalarında uyuyan çocukları kontrole gitmek anormaldir. İnsomniyaların tüm tiplerinde anksiyete(kaygı,endişe) çok kritik bir role sahiptir. Uyku zorluklarında horlama da önemli bir yere sahip olabilir. Horlayan partnerimiz, ortalama uyku saatimizin 1 saatine mal olabilir. Horlayan kişilerde de baş ağrısı ve gündüz uyuklama olabilir, bu konuları doktor ile konuşmak önemlidir. Kişi eğer sabah uyanma sırasında yenilenmiş veya tazelenmiş hissetmiyor ise problem vardır ve bir uyku analizinin yapılması gerekebilir. Son söz; uyku şifadır!

Nefes Çalışmaları, Alternatif Yöntemler ve Davranışların Kontrolü 

  • Davranışlar fark yaratır ve kafamızdaki düşünceler sonuçları değiştirir. 
  • Bio-feedback(biyolojik geri besleme), 
  • Derin nefes alma(relaksasyon),
  • Bilişsel-davranışsal terapi(CBT), 
  • Yönlendirilmiş imgeleme, 
  • Meditasyon, 
  • İlerleyici rahatlama, 
  • Tai-chi, 
  • Yoga 

Bu konuda oldukça yardımcı olabilecek yöntemlerdir. Daha fazlası için bir uzman ile görüşünüz. Günden güne daha fazla sağlık merkezi “integratif sağlık yaklaşımı” gösteren uzmanları bünyesine almaktadır. Eğer bu merkezlere ulaşmanız mümkün değil ise bir baş ağrısı uzmanından yardım almaya çalışın.

Kimyasallar ve Kafein

Kafein baş ağrısı tedavisinde kullanılır. Ancak düzenli ve çok miktarda kafein’in kendisi de baş ağrısı sebebi olabilir. Her ne kadar migreni tetiklediğine dair kanıtlar yetersiz olsa da, baş ağrısına neden olan başka kimyasallar da mevcuttur.  Aspartam(yapay tatlandırıcı) bilinen bir tetikleyicidir ve günlük baş ağrısı nedeni olabilir.  MSG(monosodyum glutamat) içeren gıdalar da baş ağrısına sebep olur (yapay-suni gıdalar, soslar, cipsler, köfte harçları vs.). Nitrit ve nitratlar nedeni ile sosisli sandviç baş ağrısı nedeni olabilir. Burada bir ders vardır. Hassas bedenimiz kimyasalların belirli dozlarına tamam derken farklı bir dozda problem çıkarmaktadır!  Herhangi bir maddenin sizde ağrıya yol açtığını öncelikle farketmelisiniz, sonrasında onu azaltın ya da uzak durun. Her şeyde anahtar ölçülü olmaktır. 

Diyet

Baş ağrısı için ne yendiğinden ziyade, ne zaman yendiği önemlidir. Öğünleri kaçırmaktan veya geciktirmekten veya aç kalmaktan kaçınınız. Küçük miktarlarda yiyiniz ve iştahınızı kontrol ediniz.  Yediğiniz kilonuzu etkiler. Bu durum normali aştıkça baş ağrısı baş ağrısını takip edecektir. Abur cubur yemeyiniz. İşlenmiş/fabrikasyon yiyecekleri kullanmamaya çalışınız. Olabildiğince her türlü taze meyveyi/sebzeyi mevsiminde tüketiniz. Gök kuşağının renklerini düşününüz.

Egzersiz

Daha az baş ağrısı ve daha iyi sağlık için egzersiz yapınız. Haftanın 5-6 günü idealdir. Daha azı, hiç olmamasından iyidir.  Egzersiz demek, maksimum kalp hızının %50-65’ine yükselmesi anlamına karşılık gelir. Maksimum kalp hızımız yaşımızın yarısının 205’den çıkarılması ile elde edilir.(örn; 36 yaşındaysanız, 205-18= 187, ideal bir egzersizde ulaşılması gereken kalp hızı)  Hedef kalp hızınızın dışında, bir egzersiz yoğunluğu gerekli değildir. Aerobik egzersiz aktivitesi, doğal vücut neşenizde ve ağrıyı kontrol eden doğal kimyasallarda bir artışa sebep olur. Vücuttaki bu doğal opioidler, kronik ağrı çekenlerde ve narkotik kullanımı ile azalır. Anksiyete, kötü uyku, üzüntü, stres ve kilo alımı gibi bağ ağrısı tetikleyicileri ile mücadele için egzersiz yapmalısınız. Normal günün bir parçası olarak yapılan yürüyüş ve ev işleri gibi benzeri aktiviteler egzersiz sayılmaz. Herhangi bir hareket hareketsizlikten iyidir. Bel kalınlığınızı(kilonuzu) kontrol etmek için, ayakta durmak, oturmaktan iyidir!

Sıvılar 

Sıvılar, dehidratasyonu(vücudun susuz kalması) önler. Dehidratasyon, baş ağrısı için risktir. En ideal sağlık içeceği sudur. Ayrıca şekerli sulardan kaçınılmalı ve diyet ürünlerden uzak durulmalıdır. Bunlar baş ağrısını tetikleyebilir. Yakın zamanlı veriler bunların aynı zamanda inme ve kalp krizi riskini de arttırdığını öne sürmektedir.  Kahveyi sıvı olarak düşünüp arttırmayınız.

Gruplar/Sosyal Aktiviteler

Sağlıklı grup ilişkileri yalnızlığı ve stresi azaltır. Sağlık için, diğer insanlar ile iletişim kurmak kritik önem taşır. En önemli bağlar, aile bağlarıdır.  Aile ilişkilerini tamir etmek kritik olabilir. Yalnızlık, bozuk sağlık ile ilişkilendirilmiştir. Çok sayıda çalışma, destekleyici bir çevreye duyulan ihtiyacın önemini vurgular. Tek başına olmak, yalnız kalmak anlamına gelmez. İyi bir sosyal çevre ağı arayışına girin ve bu ağa dahil olun. Zihnin, vücudun ve ruhun barışı için aile ilişkileri bir öncelik haline getirin. 

Sonuç olarak; Devam eden ve gerçek baş ağrısı tetikleyicilerini tanımlayınız. Daha sonra onlarla başa çıkmak için bir hareket planı hazırlayınız ve A-G maddelerinde yazılan bilgileri kullanınız. Bu bilgilerin kullanımı ile hangi tetikleyici olursa olsun kontrol edebilir ve başa çıkmayı öğrenebiliriz.

Stres ve Migren 

Araştırmalar migrenli hastaların beyinlerinin, sağlıklı bireylerden farklı olduğunu ortaya koymuştur. Migrenli hastaların beyinleri ağrıya, ışığa ve kokuya  farklı yanıt verir. Migrenli hastalar,  bu uyaranlara karşı olması gerekenden fazla hassastır.
Beyin, stres organı olarak kabul edilir. Stresin etkileri, bireye yarar sağlayıcı(motive edici) veya adaptasyonunu bozucu (maladaptive) olabilir ve bu etkilerin sonucu fizyolojik veya davranışsal şekillerde ortaya çıkar. Stres, insanların yaklaşık %70’inde migren için tetikleyicidir ve bir çalışmada deneklerin %50-70’inde migren ve günlük stres seviyeleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Çocuklukta istismara uğramak gibi stres dolu hayat deneyimleri ve düşük sosyoekonomik düzey, migrene yatkınlık sağlar. Ayrıca, günlük stres yapıcı etkenler de migrene yol açabilmektedir.
Anahtar noktalar:

  • Stres, migren ile bağlantılıdır.
  • Stres, vücut üzerinde migreni etkilediği düşünülen fizyolojik ve davranışsal etkilere sahiptir.
  • Bu tarzda semptomlarınız ısrarla devam ediyor ise doktorunuzla bağlantıya geçmelisiniz.
  • Stres seviyenizi aşağıya çekecek teknikler olabilir.

Fizyolojik Etkiler 

Belirli fizyolojik faktörler, vücudun strese cevabını etkileyebilir. Bu tarzda faktörler bozulmuş glukoz toleransı, azalmış kalp hızı değişkenliği (kalp hızı vücudun aktivite seviyesindeki değişikliklere olması gerektiği gibi kendini ayarlayamaz)  gibi otonom sinir sistemi disfonksiyonları ve proinflamatuvar sitokinlerin (vücutta bir enfeksiyon veya inflamasyon olduğunda miktarları artan kimyasallar) artmış seviyesini içerir.
Hormon seviyelerindeki değişiklikler de başka bir fizyolojik faktördür; uyku kalıbında değişiklikler, prolaktin, melatonin ve kortizol seviyelerini etkiler ve mensler (adet dönemi) migrende bahsi geçen fizyolojik süreçlere örnektir. Alınan ilaçların vücudun fizyolojik sürecini etkilediğini bilmek önemlidir. Araştırmalar ilaçları normal dozunun üzerinde kullanan kronik migren hastalarının, kortikotropik (bir tip hormon) ve somatotropik (başka bir tip hormon) sistemlerinde, normal kontroller ile karşılaştırıldığında regülasyon bozuklukları meydana geldiğini göstermiştir. 

Migren için Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Kişi stresini en aza indirmek için;

  • Her gün kendine zaman ayırmalı,
  • Stresli durumları tanımlamaya çalışmalı ve pratik alternatif çözümler getirmeye çalışmalı,
  • Sağlıklı beslenmeli,
  • Yeterli uyku uyumalı,
  • Her gün en az yarım saat egzersiz yapmalı (örn; haftada 3 kez, 1 saat tempolu yürüyüş de olabilir)
  • Biyo-feedback relaksasyon veya meditasyon gibi rahatlama tekniklerini uygulamalıdır. 
  • Stresin bazen anksiyete ve depresyona sebep olabildiği unutulmamalıdır. Migren depresyon ve anksiyete üzerine yazılmış makalelerde belirtildiği gibi bu tarzda semptomlarla başa çıkmak için ilaç tedavileri ve davranışsal tedaviler mevcuttur. Aynı zamanda bu semptomlarınız varsa doktorunuza söylemeniz çok önemlidir. 

Akupunktur 

Hastanemizde nöroloji birimine bağlı olarak hizmet vermekte olan Akupunktur Polikliniğinde ağrılı hastalara çeşitli tedavi protokolleri uygulanmaktadır.
Akupunktur; Latince “iğne ve batırma”, “delme” kelimelerinden oluşmaktadır. Akupunktur vücudun belli noktalarına çok ince uçlu özel iğneler batırılarak yapılan tedavi olarak açıklanabilir. Günümüzde bilimsel metot ve temellere oturtulan akupunkturun yaklaşık 4000-5000 yıl öncesine dayanan bir tedavi olduğu bilinmektedir. İnsan vücudunun kendisinde olan iyileştirme gücünü harekete geçirdiği ve bu sayede tedavi ettiği kabul edilmektedir. Hemen hemen hiçbir yan etkisi veya komplikasyonu olmaması nedeniyle birçok hasta grubunda uzmanlar tarafından uygulanması tercih edilen bir tedavi yöntemidir.

  • Akupunkturun özellikle ağrı tedavisindeki etkinliği bilimsel yayınlarla kanıtlanmıştır.
  • Akupunktur tedavisinde kuru (ilaçsız) ve ince (0,18mm, 0,25 mm gibi) iğneler kullanılmaktadır.
  • Akupunktur gebelerde, herhangi bir nedenle ilaç tedavisi kullanamayan veya kullanmak istemeyen hastalarda, kanser hastalarındaki inatçı bulantı ve kusmalarda güvenle uygulanan bir yöntemdir.

Akupunktur’un Etkileri Nelerdir?

Analjezik Etki: Akupunkturun en çok bilinen ve kullanılan etkilerinin başında baş, bel ve romatizma ağrıları gibi ağrılardaki ağrı kesici etkidir.
Sedasyon Etkisi: Akupunktur tedavisi sırasında alınan EEG’lerde hastaların beyin dalgalarında değişimler tespit edilmiştir. Uykusuzluk, epilepsi gibi problemlerin tedavisinde akupunkturun bu etkisinden yararlanılmaktadır.
Homeostazis Etki: Vücudun sempatik, parasempatik ve endokrin sistemlerinde denge kurulmasına yardımcı olur.
Bağışıklık Sistemini Yükseltme: Akupunktur vücudun direncini arttıran antikor, gamaglobülinleri yükselterek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.
Psikolojik Etki: Beyindeki dopamin ve serotonin seviyesi akupunktur ile artmaktadır.
Motor Tamir Etkisi: Oluşan paralizilerde (felç durumları) motor iyileşme akupunktur ile hızlanmaktadır.
Rejenerasyon Etkisi: Bölgesel kan akımını arttırarak hücre yenilenmesini sağlar.

Alternatif Tıp 

Alternatif tıp ana akım tıbbın parçası olmayan fakat sağlığa yardımcı olduğu farz edilen her türlü tedavi veya tekniğe verilen isimdir. İnsanlar bazen alternatif tıbbı “tamamlayıcı tıp” olarak tanımlarlar. 
Alternatif tıp aşağıdakileri içerir:

  • Bitkisel ilaçlar: Bitkisel ilaçlar bitkilerde bulunan maddeleri içeren sıvılar ve haplardır. Her ne kadar “doğal” olsa da her zaman güvenli değildirler. Bitkilerde bazen vücuda zarar verebilen kimyasallar olabilir.
  • Homeopati: Homeopati kullanan kişiler, eğer yüksek düzeyde alırlarsa kendilerini hasta edebilecek maddelerden (hayvansal ya da bitkisel, mineral, ağır metal..vb) çok çok az miktarlarda almaktadırlar, bu yolla tedavi sağladığı düşünülmektedir.
  •  Zihin-beden teknikleri: Zihin beden taktiklerine örnek olarak hipnoz ve yönlendirilmiş imajinasyon (imgeleme) verilebilir. Bu tekniklerin sizi sakinleştirdiği ve şikayetleriniz ile ilgili düşünme şekillerinizi değiştirdiği kabul edilmektedir.
  • Masaj terapisi: Masaj terapisi sırasında masaj yapan kişi diğer kişinin vücudunu oğar, yoğurur ve sıkıştırır.
  • Reiki ve diğer “enerji terapileri”: Reiki gibi enerji tedavilerine inanan insanlar, enerjinin vücudun içinde aktığına inanırlar. Reiki tedavisi sırasında tedaviyi veren kişi, tedaviyi alan kişiye kendi enerjisini “yönlendirir” 
  • Özel diyetler: Kanserli veya başka problemi olan hastalar bazen etraflarından özel diyet ile beslendiklerinde durumlarının daha iyi olacağını duyarlar. Bu diyetler et içermeyen veya özel destekleyici maddeler almalarını gerektirecek diyetler olabilir. 
  • Kupa ya da Hacamat tedavisi: Bilinen en eski tedavilerden biridir. Vücudun belli bölgeleri özel kupalar yoluyla vakumlanır, buna kuru kupa denir.  Hacamat (ıslak kupa) ise kupa ile vakumlanan bölgelerden, deriye yapılan küçük çizikler yoluyla kan tahliyesi yapmaktır.(kanatma, kan çekme) Bu yolla, hacamat yapılan bölgede kan akımı hızlanır, oluşturulan küçük travmanın(yaranın) iyileşmesi esnasında vücuttan salınan maddelerin, hastalıklı bölgeyi de iyileştirdiği varsayılır.

Alternatif Tıbbı Denemek Güvenli Midir?

Alternatif tıbbın birçok formu güvenlidir.  Bazıları gerçekten işe bile yarayabilmektedir. Fakat bazı formlar- özellikle destekleyici alınması veya bitkisel ilaçların alınmasını içeren – güvenli olmayabilir. Eğer alternatif tıbbi kullanıyor veya kullanmayı düşünüyorsanız, bunu doktorunuza bildiriniz. O sizi bu durumda meydana gelebilecek riskler konusunda bilgilendirecektir. 
Doktorunuz ile konuşmanız önemlidir çünkü:

  •  Saint John’s Wort gibi bazı anti-depresan bitkisel ilaçlar, reçeteli ilaçlar ile etkileşim gösterebilir ve onların etkilerini engelleyebilir.
  • Bazı bitkisel ilaçlar toksiktir(zehirlidir) ve tehlikelidir. Örneğin, kava kava ( kişilerin anksiyete için aldıkları ilaç) karaciğer harabiyeti yapabilir ve güvenli değildir.
  • Bazı özel diyetler kişilerin çok hızlı bir şekilde kilo kaybetmelerine neden olabilir. Bu da sağlık problemlerine neden olabilir. Ek olarak özel diyetler kişilere yardımcı olmadıkları gibi oldukça masraflı da olabilir.  
  • Ayrıca, alternatif yöntemler ile tedavi ettiğini iddia eden “doktor olmayan” kişilerce sağlığınız daha da bozulabilir ve aynı zamanda maddi açıdan sömürülebilirsiniz.