ONLİNE İŞLEMLER
Ağrı, oluş mekanizmaları, yansımaları ve kişi üzerindeki algılamaları bakımından oldukça karmaşık bir duygu biçimidir ve kişinin yaşam kalitesinde önemli kısıtlılıklar oluşturur. Ağrı tedavisi de bu komplike mekanizmaların bir bütün olarak değerlendirilmesini gerektiren bir alandır. Başta kas-iskelet sistemi sorunları olmak üzere, akut yada kronik ağrı varlığında, cerrahi endikasyon gerektirmeyen olgularda, öncelikli olarak doğru tanı konulmasını ve sonraki aşamada etkin tedavi seçeneğinin sunulmasını sağlayan tedavi ünitesidir.
Bel bölgesi omurganın en fazla yük taşıyan bölgesidir. Günlük aktiviteler sırasında eğilip kalkma, sağa sola dönme, ağır kaldırma gibi hareketlerden dolayı bel bölgesi sürekli yüklenmelere maruz kalmaktadır. Bu nedenle günümüzde bel ağrısı en sık karşılaşılan sağlık problemlerinden biri haline gelmiştir. Ruhsal gerginlik ve stres bel ağrısını tetikler ve şiddetlendirir. Bel problemlerinde ağrının yanı sıra belde tutukluk, kalçalara ve bacağa yayılan ağrı, bacaklarda uyuşma ve güçsüzlük görülebilmektedir.
Bel ağrısının sıklıkla nedeni bele fazla yüklenmeye bağlı mekanik karakterli bel ağrısıdır.
Mekanik bel ağrısı genellikle aşırı kullanıma bağlı bel kaslarının aşırı gerilmesi, spazmı ve incinmesi sonrası görülmektedir. Aşırı stres de kas spazmına sebep olarak mekanik bel ağrısını tetiklemektedir. Mekanik bel ağrısı dinlenmekle azalır, hareketle artar, soğuk kas spazmını artırarak ağrıyı tetikler. Uzun süre ayakta kalarak çalışma, belde eğrilik, bel omurlarının doğumsal olarak farklılığı mekanik karakterde bel ağrısına neden olmaktadır. Genellikle ağrı bele lokalizedir ve kalçalara doğru yayılım gösterebilmektedir.
Beldeki omurlar arasındaki jöle kıvamındaki kıkırdak yapının içeriğinin bozulması sonucu omuriliğe doğru taşmasıdır. Büyük fıtıklar omurilikten geçen sinirlerde sıkışmaya neden olabilmektedir. Bel ve kalçalarda ağrının yanı sıra bacakta ve ayakta uyuşma, güçsüzlük görülebilmektedir. İleri bel fıtıklarında ise yürümede zorluk, idrar tutamama ve bacaklarda güçsüzlük de tabloya eşlik edebilmektedir.
Omurgadaki kemiklerde, kıkırdak yapılardaki yıpranmayla birlikte gelişen sertleşmeye kireçlenme denir. Omurlar arasındaki disk esnekliğini kaybeder ve çöker. Omurlarda yeni kemik dokular oluşur, sinirlerin geçtiği kanallar daralır. Yaşın ilerlemesiyle bel bölgesindeki kemiklerde, bağlarda ve kıkırdak yapılarda yıpranmalar olmakta ve bu yıpranan dokularda kireçlenme olmaktadır. Kireçlenmeye bağlı yeni oluşan kemikçikler bel kanalından geçen sinirlere bası yaparak bel ağrısına sebep olmaktadır.
Omurga kanalının çeşitli sebeplerle daralması sonucu omurilik ve bacaklara giden sinirlerin sıkışması sonucu şiddetli bel ve bacak ağrıları görülmektedir. Ağrı belden kalçalara ve her iki bacağa doğru yayılım gösterir, her iki bacakta uyuşma şikayetleri vardır. Ağrı yürürken ve ayakta durmayla artarken, oturunca ve öne eğilince azalır.
Bel, omurganın en hareketli ve en çok yük alan yeridir. Omurlar travmaya, kiloya, aşırı yüklenmeye bağlı olarak birbirleri üzerinde kayabilir. Bu durumda hareket sırasında aşırı ağrı gözlenmektedir. Kemik erimesi: Kemik erimesine bağlı omurgada oluşan çökme kırıkları omurlar üzerinde aşırı hassasiyete ve şiddetli ağrıya neden olmaktadır.
Ankilozan spondilit, romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklarda omurga ve kıkırdak yapılardaki bozulmalara bağlı olarak belde ciddi tutukluk, ağrı ve hareket kısıtlılığı gözlenmektedir.
Boyun, baş ile vücut arasındaki bağlantıyı sağlayan, başı destekleyen ve hareketini sağlayan vücut bölümüdür. Boyun 7 adet omur denilen kemikden oluşmaktadır. Omurların arasında disk denilen jöle kıvamında yastıkçıklar bulunmaktadır. Diskler vücuda binen yükün dengeli şekilde alt vücut bölümlerine iletilmesini sağlamaktadırlar. Boyundaki omurga içinden omurilik ve kollara giden sinirler geçmektedir. Boyun ağrısı ve boyun bölgesindeki omurga bozuklukları bel ağrısına göre daha az sıklıkta görülmektedir. Boyun bölgesindeki herhangi bir problemde boyun ağrısının yanı sıra baş, omuz, kol ve göğsün ön kısmına doğru yayılan ağrı da görülebilir. Boyun ağrısı genellikle boyunda tutuklukla birliktedir. Ağrı şiddeti iklim değişikliği, hareket, gün içinde değişkenlik gösterebilir. Ağrı genellikle künt ve basınç tarzında veya yanıcı olarak hissedilir. Ağrılı bölge dokunmayla hassastır. Bazen boyun hareketleri sırasında ses de olabilmektedir. Ağrıya kolda uyuşma ve yanma hissi de eşlik edebilir.
Boyun ağrısının en sık nedeni yumuşak doku zorlanması ve kas spazmıdır.
Boyun ağrıları çoğunlukla kas gerginliğinden kaynaklanmaktadır. Genellikle kas gerginliği soğukta kalma, ağır yük taşıma, duruş bozukluğu ve travma sonrasında gelişmektedir. Boyun bölgesinde lokal ağrı ve tutuklukla karakterizedir. Boyun hareketleri kısıtlanır ve boyunda düzleşme gözlenir.
Boyundaki omurlar arasındaki jöle kıvamındaki kıkırdak yapının içeriğinin bozulması sonucu omuriliğe doğru taşmasıdır. Büyük fıtıklar omurilikten geçen sinirlerde sıkışmaya neden olabilmektedir. Boyun ve kol ağrısının yanı sıra kolda ve elde uyuşma, güçsüzlük görülebilmektedir. İleri boyun fıtıklarında ise yürümede zorluk, idrar tutamama ve bacaklarda güçsüzlük de tabloya eşlik edebilmektedir.
Omurgadaki kemiklerde, kıkırdak yapılardaki yıpranmayla birlikte gelişen sertleşmeye kireçlenme denir. Omurlar arasındaki disk esnekliğini kaybeder ve çöker. Omurlarda yeni kemik dokular oluşur, sinirlerin geçtiği kanallar daralır ve hareketler kısıtlanır.
Boyun ağrısının en sık görülen nedenlerinden biridir. Boyun ve sırtta şiddetli ağrı, tutukluk, tüm vücutta yorgunluk, baş ağrısı, ellerde ve kollarda şişlik hissi, uyuşmalar ve vücudun bazı bölgelerinde hassasiyetle karakterize bir hastalıktır. Stres, yoğun çalışma, hava değişimlerinde ağrı şiddeti artmaktadır.
Ankilozan spondilit, romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklarda omurga ve kıkırdak yapılardaki bozulmalara bağlı olarak boyunda ciddi tutukluk, ağrı ve hareket kısıtlılığı gözlenmektedir.
Sırt, boyun ile bel arasında kalan bölgedir. 12 tane omur, kaslar, kürek kemikleri ve kaburgalardan oluşmaktadır. Sırt ağrısı genellikle kürek kemiği altından kaynaklanan ve daha derinlere doğru yayılan yoğun bir ağrı şeklinde görülmektedir. Sırt ağrısı boyna, omuzlara ve bele doğru yayılım gösterebilir. Nefes alıp verirken batma şeklinde görülürken, belli hareket pozisyonlarında ağrı şiddetinde artış olabilir.
Sırt ağrısının sıklıkla nedeni sırt kaslarında oluşan kas spazmıdır.
Eklem, vücudumuzda kemiklerin birbirine bağlanmasını sağlayan ve direkt temasla birbirine sürtünmelerini engelleyen yapıdır. Eklem yapısındaki herhangi bir hasar eklem ağrısına neden olmaktadır. Dengesiz kullanım, fazla yüklenme ve zorlanma, eklemleri tutan bazı hastalıklar diz, omuz, kalça, dirsek, el ve ayak bileği eklemlerinde ağrıya neden olmaktadır. Kilo sorunu, çeşitli sportif aktiviteler ve kazalar da eklemde hasarlanmaya neden olarak ağrıyı tetikler. Ağrı ile birlikte eklem hareketinde kısıtlılık, tutukluk, şişlik, ısı artışı, hassasiyet ve basınç hissi de görülebilmektedir.
Eklemdeki kıkırdak dokunun zamanla yıpranması ve hasarlanması sonucu ağrı, sertlik ve ileri evrelerde hareket kısıtlılığı görülmektedir. İleri yaş, kilo, aynı hareketin sürekli tekrarlanması, travma, eklemleri tutan iltihabi hastalıklar kireçlenmeye neden olmaktadır.
Kasların kemiklere bağlanma yerlerinde hasarlanma, zorlanma ve iltihaplanma olmasıdır. Genellikle tendonların esnekliğini kaybetmesi ve aşırı kullanım sonucunda oluşmaktadır.
Eklemde sürtünmeyi engelleyen ve tendonları koruyan içi sıvı dolu keseciklerin iltihaplanması ve şişmesidir. Eklemde aşırı ağrı, kızarıklık, ısı artışı ve sertliğe neden olmaktadır. Genellikle yanlış spor ve aşırı kullanım sonucu oluşmaktadır.
Bilinmeyen bir nedenle bağışıklık sisteminin eklemleri hedef almasıyla başlayan, genellikle el, ayak, omuz, diz ve kalça eklemini etkileyen iltihaplı eklem hastalığıdır.
Bir cerrahi, yaralanma veya hastalık sonrası hissedilen ağrı normal olarak kabul edilmektedir. Bu tip bir ağrı kısa sürelidir ve iyileşme sürecinden sonra kaybolur. Ağrının kronikleşmesinde ise hastalık veya yaralanma iyileştikten sonra bile ağrının devam etmesi söz konusudur. Bazen ağrıya bir sebep bile bulunamazken bazen de tedavi edilemeyen bir hastalıktan da kaynaklanabilmektedir. Ağrı yanma, karıncalanma şeklinde olabileceği gibi künt veya keskin de olabilmektedir. Kronik ağrıya uyuşma da eşlik edebilir. Kireçlenme, kronik bel ağrısı, yumuşak doku romatizması (fibromiyalji) sıklıkla karşılaşılan kronik ağrı sebepleridir.
Ağrı tedavisinde fizik tedavi yöntemleri olarak ağrıya neden olan hastalıklara ve ağrının şekline göre sıcak-soğuk uygulamaları, elektrik akımları, ultrason, lazer, manyetik alan, eswt, vakum tedavisi gibi yöntemler kullanılabilinmektedir.
Omurgadan iğne tedavisi bel ve boyun fıtığı, dar omurilik kanalı gibi durumlarda ağrıyı azaltmak ve fıtığı iyileştirmek için uygulanmaktadır. Omurgadan iğne tedavisi boyun, sırt ve bel hastalıklarında hastalara ameliyatsız tedavi olanağı sunmaktadır. İlaç karışımı omurlar arasından uygulanarak fıtığın küçülmesi ameliyatsız olarak sağlanmaktadır.
Omurgadan iğne tedavisi hastanede yatırılmadan yapılan bir yöntemdir. Girişim sonrasında 1- 3 saat istirahat gerekebilir. Hastalığa göre faset, kaudal spinal, foraminal spinal, sakroiliak iğne yöntemleri yapılabilmektedir.
Kireçlenme, kıkırdak harabiyeti ve aşınması gibi problemlerde eklemin içine-çevresine, bağların içine ve çevresine çeşitli ilaç uygulamaları yapılabilmektedir. Hastanın hastalığına ve hastalığın şiddetine göre seçilen bu ilaçlar hem hastanın ağrısını azaltmakta hem de bozulan yapıları onararak hastaya ameliyatsız tedavi olanağı sağlamaktadır.
Proloterapide, kasın kemiğe yapışma yerine uygulanan bir çözelti uygulanan bölgenin kan akışını artırarak bölgenin kendini onarmasını sağlar. Proloterapi vücudun doğal iyileşme sürecini aktive eder. İğneler genellikle hastalığa ve şiddetine göre birkaç hafta aralarla yapılır. Özellikle proloterapi; zayıflamış ve gevşemiş bağ yapılarını güçlendirmek, eklem içinde yeni kıkırdak yapımını uyarmak için kullanılır. Bel ağrısı, boyun ağrısı, yumuşak doku romatizması, bağ yaralanmaları, eklem hasarı, boyun ve bel fıtıkları gibi kas iskeleti sistemi problemlerinde ameliyatsız çözüm olanağı sağlayan çok faydalı bir yöntemdir.
PRP "Platelet Rich Plasma" yani trombositten zengin plazma anlamına gelmektedir. Bu yöntemde hastaya dışarıdan herhangi bir ilaç uygulanmaz. Uygulanacak solüsyon hastanın kendi kanından elde edilir. Hastadan damar yolu ile yaklaşık 10-20 cc kadar kan alınır ve alınan kan özel bir santrifüj işleminden geçirilerek trombositten zengin plazma kısmı ayrılır. Trombositten zengin plazma diz eklemi içine uygulanır. Böylece trombositlerin içerdikleri büyüme faktörlerinin açığa çıkmasıyla zedelenmenin olduğu bölgede hücreleri uyararak iyileşmeyi hızlandırır. Böylece hastanın kanı bir ilaç gibi etki gösterir. Diz hastalarında ameliyatsız çözüm sağlayan tüm dünyada kabul görmüş bir yöntemdir.
Ağrılı bölgeye uygulanan küçük iğneler yoluyla ağrıyı kontrol altına alan ve hastalıkları tedavi eden bir uygulama şeklidir. Ağız yoluyla alınan ilaçlar ve kas içine yapılan uygulamalarda ilaçların alınan miktarlarının büyük bir kısmı hastalıklı bölgeye ulaşamamaktadır. Ayrıca alınan ilaçlar kan dolaşımına geçtiği için istenmeyen yan etkiler gözlenmektedir. Mezoterapi ise sadece problemli bölgeye uygulandığı için hiçbir yan etki gözlenmeden sorunu çözmektedir.
Mezoterapi çok ince ve kısa iğne uçları kullanılarak uygulanmaktadır. Uygulama sırasında hissedilen acı iğneler çok ince olduğu için oldukça azdır. Kan dolaşımına ilacın geçme olasılığı yok denecek kadar azdır. Yapılacak seans sayısı hastalığın şiddetine, uygulama yapılacak bölgeye göre değişiklik göstermektedir.
Boyun, sırt ve bel ağrılarının en önemli nedeni kas spazmıdır. Spazm omurlar arasında bulunan disklere baskı yaparak fıtıklaşmalara, kireçlenmeye ve ağrılı bir omurgaya yol açarlar. Damarları sıkıştırarak kollar ve bacaklarda soğukluk, uyuşma, üşüme, ödeme neden olur. Kuru iğne tedavisi kas spazmına bağlı ağrıda kullanılan önemli ve etkili bir tedavi yöntemidir.
Kuru iğne tedavisinde çeşitli uzunluk ve kalınlıktaki ince iğneler spazm olan kaslara batırılarak spazmın çözülmesi sağlanmaktadır. Kuru iğne tedavisi çok etkilidir ve tek başına birçok hastayı tedavi etmek için yeterlidir. İğne herhangi bir ilaç içermediğinden bu adı almaktadır. Bu nedenle alerjik reaksiyonlar gibi yan etkiler gözlenmeden hastalara ilaçsız tedavi olanağı sağlamaktadır.
Tedavinin süresi, seans sayısı problemli bölgenin büyüklüğüne, problemin şiddeti ve süresine göre değişiklik göstermektedir. Bazen tek seans bile yeterli olmaktadır.
Tek başına veya diğer tedavilerle kombine edilerek uygulanabilmektedir.
Manuel tedavi kas ve kemik yapıların ağrısız hareketini sağlamak için çeşitli talimat ve manevralarla hastanın tedavisinde elleri kullanma yöntemidir. Akut ve kronik bel ve boyun ağrılarında, bel ve boyun fıtıklarında, sırt ağrısında, kalça ağrısı, kuyruk sokumu ağrısında ve çeşitli eklem ağrılarında uygulanabilinmektedir. Hareketin kısıtlandığı vücut bölgelerinde, kas ve eklem yapılarında tekrar hareketin kazanımını ve ağrının azalmasını sağlar.
NASA uzay araştırmalarında, astronotların uzay yolculuklarında yerçekimsiz ortamda bel ağrılarının geçtiğini ve omurga aralıklarının genişlediğinin gözlenmesi üzerine spinal dekompresyon cihazı (lombare) geliştirilmiştir.
Boyun ve bel fıtığı hastalarında spinal dekompresyon cihazı cerrahi gerektirmeden fıtığın küçülmesini sağlamaktadır. Hastanın boyuna, kilosuna ve problemli bölgenin omurgadaki seviyesine göre ayarlanan cihaz omurgada logaritmik çekim sağlayarak kas spazmına yol açmadan fıtık içinde negatif basınç oluşturur, fıtığın küçülmesini ve iyileşmesini sağlar.
Tedavi esnasında hiçbir ağrı sızı görülmez. 30 dakika süren tedavi sonrası soğuk paketler ve elektroterapi uygulanır. Toplam tedavi 1 saattir. Tedavinin ilk 2 haftası haftada 5'er seans, 2.ve 3. haftası haftada 3'er seans, son 2 hafta haftada 2'şer seans olmak üzere 20 seansta tamamlanır.