ONLİNE İŞLEMLER
Beyin fonksiyon bozuklukları sonucunda ortaya çıkan bilişsel bozuklukların anlaşılması, klinik teşhis ve tedavileri ile ilgilenir.
Hafıza merkezi, bilişsel ve davranışsal bozuklukların beyindeki klinik ve patolojik yönlerine odaklanır. Beyin fonksiyon bozuklukları sonucunda ortaya çıkan bilişsel bozuklukların sebeplerinin anlaşılması, teşhis ve tedavileri ile ilgilenir.
Merkezimiz bilişsel işlevleri ile ilgili sorunları olan hastanın tüm tanı ve tedavi gereksinimlerini güncel yaklaşımlar çerçevesinde karşılayan, gerektiğinde klinik araştırmalara ve deneysel tedavilere erişim sağlayan kapsamlı laboratuvarlara ve ekiplere sahip, alanında en iyi tıbbi kurumlardan biridir. Hastalar için mümkün olan en iyi sonuçları veren kompleks ve farklı uzmanlık alanlarını gerektiren tedavi ve bakımın yanı sıra yeni tedaviler ve bakım modellerinin uygulanmasını sağlar.
Bizim için tanı kavramı sadece klinik tanı içermiyor. Bunun yanı sıra bireysel olarak hastamızın bilişsel ve davranışsal sorunlarının altında yatan bozulma süreçlerinin tanılanmasını da içeriyor. Böylece bu şekildeki tanı, bireyselleştirilmiş bir tanı haline gelir ve bireyselleştirilmiş tedavinin yolunu açar. Hafıza merkezine geldiğinizde sizlere muayene sonrası beyin şebekelerini tek tek inceleyen sözlü, yazılı bir test (nöropsikometrik değerlendirme) uygulanır. Bu test sonucuna göre gerekli diğer testler ve işlemler şekillenir ve bireyselleştirilir.
Tanı aşaması tamamlandıktan sonra hastaya özgü, bireysel olarak oluşturulan tedavi yaklaşımları planlanır. Bu aşamada farklı uzmanlık alanlarından destek alınır. Tedavi sürecinde çeşitli yöntemlerin kombinasyonu hastanın bireysel ihtiyaçları çerçevesinde kullanılır ve bu çoklu yaklaşım benimsenir.
Alzheimer, hafıza kaybı ve bilişsel yetilerin azalmasıyla karakterize, ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Genellikle 65 yaş üstünde görülse de erken başlangıçlı vakalar da mevcuttur. Beyindeki sinir hücrelerinin hasar görmesiyle ortaya çıkan Alzheimer, günlük yaşam aktivitelerini zorlaştırır. Kesin bir tedavisi olmasa da ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri ve destekleyici terapiler hastalığın seyrini yavaşlatabilir. Erken teşhis, hastaların yaşam kalitesini artırmada kritik rol oynar.
Alzheimer, beyin hücrelerinin zamanla ölmesi sonucu hafıza kaybı, düşünme ve davranış bozukluklarına yol açan ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Genellikle yaşlılarda görülse de erken başlangıçlı vakalar da mevcuttur. Kesin nedeni tam olarak bilinmese de genetik faktörler, yaş ve çevresel etmenler hastalığın gelişiminde rol oynar.
Alzheimer hastalığının belirtileri genellikle hafif unutkanlıkla başlar ve zamanla daha belirgin hale gelir. En yaygın belirtiler şunlardır:
Alzheimer’ın kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, hastalığın ilerlemesini yavaşlatan çeşitli yöntemler vardır. Uygulanan tedavi seçenekleri şunlardır:
Alzheimer hastalığı genellikle üç temel evrede incelenir:
Alzheimer’ın ilk belirtileri genellikle fark edilmesi zor olan küçük unutkanlıklarla başlar. Bu aşamada en sık görülen belirtiler şunlardır:
Erken teşhis ve doğru tedavi yaklaşımlarıyla hastalığın ilerleyişi yavaşlatılabilir. Hafıza kaybı ve bilişsel bozukluklar fark edildiğinde mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
Demans, hafıza, düşünme, problem çözme ve günlük yaşam becerilerini olumsuz etkileyen bir beyin hastalığıdır. Alzheimer, demansın en yaygın nedeni olsa da farklı türleri de vardır. Genellikle ileri yaşlarda görülse de genç yaşta da ortaya çıkabilir. Demansın belirtileri zamanla kötüleşir ve hastaların bağımsız yaşam sürmesini zorlaştırır. Kesin bir tedavisi bulunmasa da erken teşhis, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ve yaşam kalitesini artırabilir.
Demans, hafıza, düşünme, iletişim ve günlük yaşam becerilerinde ilerleyici kayıplara neden olan bir beyin hastalığıdır. Genellikle ileri yaşlarda görülse de bazı türleri genç yaşta da ortaya çıkabilir. Alzheimer, demansın en yaygın nedeni olsa da vasküler demans, Lewy cisimcikli demans ve frontotemporal demans gibi farklı türleri de vardır. Erken teşhis, semptomların kontrol altına alınmasına ve yaşam kalitesinin korunmasına yardımcı olabilir.
Demansın belirtileri, hastalığın türüne ve evresine göre değişebilir. Genel olarak görülen semptomlar şunlardır:
Demans genellikle ileri yaş hastalığı olarak bilinse de 40’lı ve 50’li yaşlarda da görülebilir. Genç yaşta demansın belirtileri şunlardır:
Demans genellikle hafif, orta ve ileri evre olmak üzere üç aşamada ilerler:
Frontotemporal demans, beynin ön ve şakak loblarını etkileyen bir demans türüdür. Genellikle 40-65 yaş aralığında başlar. Ana belirtileri:
Lewy cisimcikli demans, beyinde Lewy cisimcikleri adı verilen protein birikimleriyle oluşur. En yaygın belirtileri:
Vasküler demans, beyindeki kan akışının azalması sonucu oluşan bir demans türüdür. Genellikle felç veya kronik damar hastalıkları nedeniyle gelişir. Ana belirtileri:
Vasküler demans, diğer demans türlerine göre daha hızlı ilerleyebilir ve erken teşhisle yönetilebilir.
Hafıza kaybı, unutkanlık ve bilişsel işlevlerde azalma ile karakterize edilen bir durumdur. Yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olabileceği gibi Alzheimer, demans, stres, vitamin eksikliği veya beyin travmaları gibi ciddi sağlık sorunlarının belirtisi de olabilir. Kısa süreli hafıza kaybı genellikle geçici olsa da ilerleyici unutkanlık durumları dikkate alınmalıdır.
Sağlıklı beslenme, düzenli zihinsel egzersizler ve erken teşhis, hafıza kaybının önlenmesine veya etkilerinin azaltılmasına yardımcı olabilir. Hafıza problemleri yaşam kalitenizi etkiliyorsa, bir uzmana danışmanız önemlidir.
Hafıza kaybı, yaşlanma, stres, beslenme eksiklikleri, travmalar ve nörolojik hastalıklar gibi birçok faktörden kaynaklanabilir. Alzheimer ve demans, hafızayı etkileyen en yaygın hastalıklardır. B12 vitamini eksikliği, tiroit bozuklukları, uyku düzensizliği, depresyon ve ilaç yan etkileri de unutkanlığa neden olabilir. Ayrıca, kafa travmaları ve felç gibi durumlar beyin fonksiyonlarını etkileyerek hafıza kaybına yol açabilir.
Travmalar, yoğun stres, depresyon ve anksiyete, psikolojik hafıza kaybına neden olabilir. Özellikle disosiyatif amnezi, bireyin bilinçli olarak unutmak istemediği olayları hafızasından silmesine yol açabilir. Stres hormonları, beyin işlevlerini olumsuz etkileyerek unutkanlık ve konsantrasyon bozukluklarına neden olabilir. Bu durum genellikle tedaviyle geri döndürülebilir.
Kronik stres, kortizol seviyelerinin yükselmesine neden olarak beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Özellikle hipokampus bölgesi, öğrenme ve hafıza üzerinde önemli bir rol oynar ve aşırı stres altında zarar görebilir. Strese bağlı hafıza kaybı genellikle geçicidir ve stres yönetimi, meditasyon, sağlıklı beslenme gibi yöntemlerle kontrol altına alınabilir.
Akciğer kanseri, vücutta oksijen seviyelerinin düşmesine neden olarak beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler bilişsel işlevleri zayıflatabilir. "Kemoterapi beyni" olarak da bilinen bu durum, hafıza kaybı ve konsantrasyon bozukluklarına yol açabilir. Düzenli takip ve destekleyici tedaviler, bilişsel sağlığı korumaya yardımcı olabilir.
Yaşlanma süreciyle birlikte beyindeki sinir hücreleri zayıflar ve hafıza işlevleri yavaşlar. Ancak, her unutkanlık normal değildir; Alzheimer, demans, B12 eksikliği ve tiroit hastalıkları gibi faktörler yaşlılarda hafıza kaybına neden olabilir. Düzenli zihinsel aktiviteler, sağlıklı beslenme ve doktor kontrolleri, hafıza fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olabilir.
Konuşma bozukluğu, bireyin ses üretme, kelimeleri doğru telaffuz etme veya akıcı konuşma becerisinde yaşadığı zorlukları ifade eder. Dizartri, afazi, kekemelik ve artikülasyon bozuklukları en yaygın türler arasındadır.
Beyin hasarı, nörolojik hastalıklar, işitme kaybı veya psikolojik faktörler konuşma bozukluğuna yol açabilir. Erken teşhis ve konuşma terapisi, iletişim becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir. Özellikle çocuklarda erken müdahale, tedavi sürecinde büyük önem taşır.
Konuşma bozukluğu, beyin hasarı, nörolojik hastalıklar, işitme kaybı, kas zayıflığı veya psikolojik faktörler nedeniyle gelişebilir. Felç, Parkinson, demans, travmatik beyin yaralanmaları ve gelişimsel bozukluklar konuşma yetisini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, stres ve kaygı gibi psikolojik faktörler de konuşmada akıcılık sorunlarına yol açabilir.
Konuşma bozukluğunun belirtileri arasında kelimeleri yanlış veya eksik telaffuz etme, akıcılığın bozulması, ses kısıklığı, konuşmada yavaşlama, anlama veya ifade etmede güçlük yer alır. Bu belirtiler nörolojik, fiziksel veya psikolojik faktörlerden kaynaklanabilir ve zamanla ilerleyebilir.
Konuşma bozukluğunun tedavisi, nedenine bağlı olarak değişir. Konuşma terapisi, dil ve konuşma kaslarını güçlendiren egzersizler, bilişsel terapiler ve bazı durumlarda ilaç tedavisi uygulanabilir. Psikolojik kökenli konuşma bozukluklarında ise stres yönetimi ve terapi etkili olabilir.
Ani konuşma bozukluğu, genellikle felç (inme), beyin kanaması, travmatik beyin yaralanmaları veya nörolojik hastalıklar sonucu ortaya çıkar. Ayrıca, şiddetli stres, panik atak veya psikolojik travmalar da geçici konuşma kaybına neden olabilir. Bu durum acil tıbbi müdahale gerektirebilir.
Yetişkinlerde sonradan gelişen konuşma bozuklukları, felç, beyin tümörleri, nörolojik hastalıklar (MS, Parkinson), kafa travmaları veya psikolojik faktörler nedeniyle ortaya çıkabilir. Ayrıca, bazı ilaçların yan etkileri veya yaşlanma sürecine bağlı bilişsel gerileme de konuşma yetisini olumsuz etkileyebilir.
Beyin ameliyatı sonrası konuşma bozukluğu, beynin dil ve konuşmadan sorumlu bölgelerinin etkilenmesi sonucu ortaya çıkabilir. Özellikle sol beyin lobunda yapılan ameliyatlar sonrası afazi (konuşma ve anlama güçlüğü) görülebilir. Konuşma terapisi ve nörolojik rehabilitasyon, iyileşme sürecinde önemli rol oynar.
Yoğun stres, travmalar, kaygı bozuklukları ve depresyon, psikolojik kökenli konuşma bozukluklarına yol açabilir. Psikojenik afazi olarak da bilinen bu durum, kişinin aniden konuşmada güçlük çekmesi veya tamamen konuşmayı bırakması şeklinde görülebilir. Tedavide psikoterapi ve stres yönetimi teknikleri etkili olabilir.
Bilişsel ve davranışsal bozukluklar, düşünme, hafıza, algı ve davranış kontrolüyle ilgili işlevlerde bozulma ile ortaya çıkar. Demans, depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi durumlarla ilişkilidir. Erken teşhis ve uygun tedavi, semptomların yönetilmesine yardımcı olabilir.
Beynin dil ve konuşma merkezlerinde oluşan hasar, ciddi iletişim problemlerine yol açabilir. Afazi nedir sorusuna en basit yanıt, konuşma, anlama, okuma ve yazma yetilerini etkileyen bir bozukluk olduğudur. Genellikle inme, beyin travması veya nörolojik hastalıklar sonucu gelişir. Afazi hastalığı nedir dendiğinde, kişinin kelime bulmada zorluk çekmesi, konuşma akıcılığında bozulma yaşaması ve anlama güçlükleri ile karakterize edilen bir durum olduğu söylenebilir. Afazi belirtileri, bu tür dil bozuklukları ile ortaya çıkar. Afazi tedavisi, konuşma terapisi ve bilişsel rehabilitasyon yöntemleriyle hastanın iletişim becerilerini geliştirmeye odaklanır. Erken teşhis, iyileşme sürecinde kritik rol oynar.
Hafıza kaybı, travma, beyin hasarı, enfeksiyon veya psikolojik nedenlerle ortaya çıkabilir. Amnezi nedir, sorusu çoğunlukla beyinle ilgili işlevsel bozukluklar sonucu gelişen unutkanlık problemleri ile açıklanır. Hafıza kaybı kısa süreli olabileceği gibi kalıcı da olabilir. Özellikle dissosiyatif amnezi, kişinin travmatik olayları bilinçli olarak hatırlayamamasıyla ilişkilidir. Amnezi belirtileri arasında geçmiş olayları unutma, yeni bilgileri öğrenmede güçlük ve zaman-mekân algısında bozulma yer alır. Hafıza kaybının nedenine bağlı olarak farklı amnezi tedavisi yöntemleri uygulanabilir. Tedavi sürecinde ilaç kullanımı, psikoterapi ve hafızayı güçlendiren bilişsel egzersizler önemli rol oynar. Erken teşhis, tedavi sürecini olumlu yönde etkileyerek hafıza fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olabilir.
Apraksi, beynin hareketleri planlama ve koordine etme yetisini etkileyen bir nörolojik bozukluktur. Apraksi nedir sorusunun cevabı, kişinin fiziksel yeteneği olmasına rağmen belirli hareketleri gerçekleştirmekte zorlanmasıdır. Apraksi belirtileri, günlük işleri yapmada güçlük, motor becerilerde bozulma ve karmaşık hareketleri sıralamada zorluk olarak ortaya çıkar. Genellikle inme, beyin hasarı veya nörodejeneratif hastalıklar nedeniyle gelişir. Apraksi tedavisi, fizik tedavi, ergoterapi ve motor becerileri geliştirmeye yönelik rehabilitasyon tekniklerini içerir. Erken teşhis ve düzenli terapi, hastanın bağımsız yaşam becerilerini artırmada büyük önem taşır.
Beynin duyusal bilgileri doğru şekilde işleyememesi, kişinin nesneleri, yüzleri veya sesleri tanımakta zorlanmasına neden olabilir. Agnozi nedir, sorusu en basit haliyle algı bozukluğu olarak yanıtlanabilir. Agnozi belirtileri arasında görsel, işitsel veya dokunsal bilgilerin doğru şekilde yorumlanamaması yer alır. Kişi, gördüğü bir nesneyi tanımlayamaz veya tanıdığı bir yüzü hatırlamakta zorlanabilir. Bu durum genellikle beyin hasarı, felç veya nörolojik hastalıklardan kaynaklanır. Erken teşhis ve uygun terapi yöntemleri, hastanın algılama yetisini geliştirmeye yardımcı olabilir.
Nöromodülasyon (beyin uyarımı) yöntemleri ile beynin dışından, saçlı deri üzerinden hafif elektrik akımı ya da manyetik alan uygulamaları ile beyinin hastalık nedeniyle bozulmuş olan işleyiş biçimini düzenlenmeye ve tedavi sağlanmaya çalışılmaktadır.
1985 yılında Barker ve meslektaşları tarafından insan motor korteksinin elektriksel olarak uyarılması için noninvaziv ve ağrısız bir yöntem olarak tanıtıldı. rTMS cihazları, çok kısa (≤1msn), yüksek yoğunluklu (1-2,5 Tesla) manyetik darbeler sağlar. Bu manyetik alan uyarımları saçlı deri ve kafatasından geçerek yaklaşık beyin kabuğuna ulaşır ve altındaki beyin kabuğu hücrelerinde elektriksel ateşlenme meydana getirebilir ya da bunu engelleyebilir. Yüksek frekanslı rTMS darbeleri beyindeki uyarılabilirliği arttırırken, düşük frekanslı rTMS’nin beyindeki uyarılabilirliği azalttığı gösterilmiştir.
tES kafatası üzerinden zayıf bir elektrik akımı geçirilmesine dayanmaktadır. Elektrik akımı genellikle 5-30 dk süren seanslar halinde saçlı deri üzerinden altındaki beyin kabuğu bölgelerini uyarmak ya da baskılamak üzere uygulanır. Anodun altına gelen beyin dokusunda genellikle uyarılabilirlik artar iken, katodun altına gelen dokuda uyarılabilirlik azalmaktadır. Bu yolla ‘nöroplastisite’ denilen beyinde uzun süreli düzenleyici ve iyileştiriciyi etkiler oluşturmaktadır. Elektrotlar aracılığıyla iletilen elektrik akımlarının türlerine göre tES de kendi içinde üçe ayrılmaktadır. Transkranial direkt akım uyarımı (tDCS) yönteminde doğru akım kullanılırken; transkranial alternatif akım uyarımı (tACS) ve transkranial random gürültü uyarımında ise (tRNS) alternatif akım kullanılmaktadır. tRNS’nin tACS’den farkıysa uygulanan akımın frekans ve genliğinin sabit değil değişken olmasıdır.
İyi bir beslenme protokolü , beyin fonksiyonlarını optimize etmek, hafızayı güçlendirmek, konsantrasyonu artırmak ve genel olarak zihinsel sağlığı desteklemek için hayati öneme sahiptir.
Bütün bunlara ek olarak, yapılan son çalışmalar hafıza için özel beslenme protokollerinin faydasını ortaya koymuştur. Hafıza Merkezinde, bu alanda uzmanlaşmış beslenme uzmanları tarafından bireysel ve bütüncül yaklaşımla beslenme protokolleri oluşturulmakta ve takibi yapılmaktadır.
Özellikle kronik hastalığı olan hastanın hastaneye gelerek verilecek hizmetten yararlanması biçimiyle olan rutin uygulama ile ilişkili pek çok sorunlar mevcuttur. Bu nedenle hastalarımıza evlerinden de hizmetimizi alabilmeleri için bir sistem oluşturduk. Aslında bu tür yaklaşımlar felçli hastaların uzaktan tedavisinde yaklaşık 20 yıldır uygulanan ve deneyim sahibi olunan bir alanı oluşturmaktadır. Covid 19 bu alanda bizimde deneyimimizi arttırmış oldu. Merkezimiz bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak gerçekleştirdiği uzaktan muayene, nöropsikometrik değerlendirme ve rehabilitasyon hizmetlerini hastanemizin evde bakım sistemi ile de birleştirerek kan tetkikleri EEG çekimleri ve evde nöromodülasyon uygulamalarının da verilebilmesini sağlamıştır.
Beyin hasarları sonrası kaybedilen dikkat, yürütücü işlevler, bellek, dil, görsel algı-yapılandırma gibi alanlarda ortaya çıkan bilişsel işlevlerdeki bozulmaları düzeltmeyi veya azaltmayı, geri kazandırmayı ve kaybolan işlevselliği yeniden yapılandırma becerilerinin kazandırılmasını, demanslar gibi ilerleyici durumlarda hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayı ve işlevselliği korumayı amaçlamaktadır.
Bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak “rehabilitasyon hizmeti sağlama” anlamına gelir. Böylelikle rehabilitasyon, hekim ya da ilgili sağlık personeli ve hasta ile yüz yüze görüşmeksizin uzaktan uygulanabilir.
BR’nin, gün geçtikçe pek çok alanda etkin olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konulmuştur. Ama aynı zamanda etkinliği kısıtlayan çeşitli uygulama sorunlarının da farkına varılmıştır. Hastanın haftada birkaç kere hastaneye gelerek bu hizmetten yararlanması biçimiyle olan geleneksel uygulama ile ilişkili pek çok sorunlar mevcuttur.
Hastanın fiziksel ve zihinsel handikapları, fiziksel uzaklık ve ulaşımda güçlükler, finansal sorunlar gibi etmenler hasta ve hasta yakının bu uzun ve iyi takip edilmesi gereken sürecin gerçekleşebilmesi ve istenilen etkiyi temin edebilmesi için ciddi engeller oluşturmaktadır. Örneğin Parkinson, İnme, MS gibi nerdeyse bütün bir ömür takip ve tedavi yaklaşımlarının sürdürülmesi gereken durumlarda bu sorunlar belirgin olarak izlenmektedir.
Tele Bilişsel Rehabilitasyon şehir hatta ülke dışında yaşayan hastalarımıza da hizmet verebilmeyi, onları uzaktan takip edebilmeyi mümkün kılmaktadır.
Yukarıda bahsedilen tedaviye erişim ve sürdürülmesindeki sorunların bertaraf edilebilmesi için Kliniğimizde Tele Bilişsel Rehabilitasyon hizmeti bu tür gereksinimleri karşılamak üzere Kullanılmaktadır.
Nöropsikolojik değerlendirme, bireyin bilişsel/zihinsel işlevlerinin ve davranışlarının kapsamlı bir biçimde değerlendirilmesidir.
Nörologların sinir sistemi ve beyinle ilişkili nörolojik muayeneleri; beynin ancak küçük bir bölümünün -kabaca duyu ve hareket sisteminin- değerlendirilmesini yapabilir. Karmaşık zihinsel işlevler ise beynin geri kalan büyük bölümünü oluşturan bölgelerinin işleyişiyle meydana gelmektedir. Bilişsel işlevler çeşitli beyin bölgelerinin gerek kendi içinde gerekse karşılıklı bağlantılarla oluşturdukları şebekeler (sinirsel ağlar) aracılığıyla ortaya çıkarılır. Zihinsel işlevlerimizin değerlendirilmesi yoluyla nöropsikoloji, beynin bu büyük ve önemli bölümünün anatomik ve işlevsel muayenesine en önemli katkılardan birini sağlar.
Nöropsikolojik değerlendirme, içerisinde bir dizi farklı testi barındırır. Bu testler; bellek, görsel-uzamsal/algısal beceriler, dikkat, yürütücü işlevler ve dil gibi bilişsel işlevlerin çeşitli yönlerini değerlendirir. Değerlendirmenin içeriği, yani kullanılan alt testler; bireyin yaşına, eğitim düzeyine ve değerlendirmenin amacına bağlı olarak değişim gösterecektir. Nöropsikolojik değerlendirme, klinikte başlıcaları aşağıda belirtilmiş olmak üzere çeşitli amaçlar için kullanılabilir:
1.Nöropsikolojik değerlendirme tanı ve ayırıcı tanıda önemli bir araçtır: 1.1.Beyindeki Hasarın Yerini ve Şiddetini Yordama: Nöropsikolojik testler, farklı beyin bölgelerinin işlevleriyle ilişkili bilişsel becerileri değerlendirir. Belirli bilişsel becerilerdeki bozulmalar, beynin hangi bölgesinin etkilendiğine dair ipuçları sağlayabilir. Örneğin; dil ile ilgili bilişsel becerilerdeki bozulmalar, beynin sol yarım küresindeki bir sorunu gösterebilirken görsel-uzamsal becerilerdeki bozulmalar sağ yarım küredeki bir soruna işaret edebilir.
1.2.Nörolojik Bozukluğun Nedenini Belirleme ve Ayırıcı Tanı: Nöropsikolojik testler; Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, inme, travmatik beyin hasarı, beyin tümörleri ve enfeksiyonlar gibi çeşitli nörolojik bozuklukları ayırt etmeye yardımcı olabilir. Her bozukluk, bilişsel işlevde farklı bir desenle ilişkili olabilir. Örneğin Alzheimer hastalığında genellikle hafıza öncelikli olarak bozulmaya neden olurken Parkinson hastalığı genellikle motor beceriler ve yürütücü işlevlerdeki bozulmayla kendini gösterebilmektedir.
1.3.Hafif Bilişsel Bozukluk (Hafif Bilişsel Yetmezlik) ve Demans Teşhisi: Hafif bilişsel bozukluk (Hafif Bilişsel Yetmezlik), hafıza ve düşünme ile ilgili bilişsel işlevlerde hafif bir düşüştür. Günlük yaşam aktivitelerini önemli ölçüde etkilemez. Demans ise farklı olarak, günlük yaşam aktivitelerini önemli ölçüde etkileyen daha ciddi bir bilişsel işlev bozukluğudur. Nöropsikolojik değerlendirme, bu iki durumu ayırt etmeyi ve Alzheimer hastalığı gibi ilerleyici bir demans türünün erken teşhisine yardımcı olmayı sağlayabilir.
1.4.Psikiyatrik Bozukluklardan Ayırıcı Tanı: Nöropsikolojik değerlendirme; depresyon, anksiyete ve obsesif-kompulsif bozukluk gibi psikiyatrik bozuklukların nörolojik bozukluklardan ayırt edilmesine yardımcı olabilir. Psikiyatrik bozukluklar da bilişsel işlevde değişikliklere neden olabilmektedir ancak bu değişiklikler genellikle nörolojik bozukluklarda görülenlerden farklıdır. Örneğin depresyon genellikle konsantrasyon ve hafıza ile ilgili zorluklara neden olurken anksiyete genellikle dikkat dağınıklığı ve aşırı endişe ile ilişkilidir.
1.5.Tıbbi Durumların Bilişsel Etkilerini Değerlendirme: Diyabet, tiroid hastalığı, vitamin eksiklikleri ve HIV/AIDS vb. gibi bazı tıbbi sorunlar bilişsel işlevlerde etkilenme yaratabilmektedir. Nöropsikolojik değerlendirme hastaların subjektif unutkanlık yakınmalarının altında bilişsel işlevlerde objektif bir bozulma olup olmadığını gösterir. Bu yolla tıbbi durumların bilişsel işlev üzerindeki etkisini değerlendirmekte ve gerekirse tedaviye yardımcı olabilmektedir.
2.Tedavi Planlaması: Nöropsikolojik değerlendirme, bireyin bilişsel olarak güçlü ve zayıf yönlerini belirleyerek birey için etkili bir tedavi planlanmasına yardımcı olur. Bilişsel rehabilitasyon programları ve diğer müdahalelerin hastanın bilişsel kayıpları çerçevesinde nasıl yapılandırılması/planlanması gerektiğini ortaya koyar.
3.İlerlemenin/Tedavinin İzlenmesi: Nöropsikolojik değerlendirme, zaman içinde bilişsel işlevdeki değişiklikleri izlemek ve hastalığn seyrinin takibi için kullanılabilir. Bu bilgiler aynı zamanda uygulanan tedavinin (ilaçlar, bilişsel rehabilitasyon, nöromodülasyon vb.) etkinliğini değerlendirme ve gerekirse tedavi planının yeniden ayarlanması noktasında uzmanlara ışık tutmaktadır.
Özetle; Nöropsikolojik değerlendirme bilişi, yani zihinsel becerileri etkileyen nörolojik ve psikiyatrik bozuklukların değerlendirilmesinde son derece önemli bir araçtır. Tanı koymaya, ayırıcı tanı yapmaya, tedavi planlamaya, tedavi sürecindeki ilerlemeyi izlemeye ve hastalıklarla ilgili çeşitli araştırmalar ortaya koymaya yönelik önem taşımaktadır.Ancak yine de tanı koymak için nörologların; tıbbi geçmişi, fiziksel muayeneyi, görüntüleme yöntemlerini ve diğer laboratuvar testlerini de göz önünde bulundurmakta oldukları unutulmaması gereken bir noktadır.
Kaynaklar; Öktem Ö: Nöropsikolojik Testler ve Nöropsikolojik Değerlendirme. Türk Psikoloji Dergisi 1994; 9 (33), 33-44. Karakaş, S., Erdoğan Bakar, E., Doğutepe Dinçer, E. (2013). BİLNOT Bataryası El Kitabı: Nöropsikolojik Testlerin Yetişkinler için Araştırma ve Geliştirme Çalışmaları: BİLNOT- Yetişkin (Cilt I). Konya: Eğitim Yayınevi. Yıldırım, E.Hanoğlu, L. Psikiyatride nöropsikolojik değerlendirme. Psikiyatr. Güncel 2016, 5(2016).
Süper Yaşlılık Nedir?