ONLİNE İŞLEMLER
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu, “3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü. Gerek doğuştan gerekse sonradan oluşan işitme kayıplarının tanı ve tedavisinde geçmişe oranla çok avantajlı bir noktadayız. Toplumda sağır dilsiz olarak tabir edilen, duyamadığı için konuşamayan çocuklar koklear implantla bu engeli aşıyor” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu, 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Eskiden sıklıkla kullandığımız ‘sağır-dilsiz’ kavramının artık neredeyse tarihe karıştığını belirten Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu, “İşitme cihazları kaliteli iletişim sağlayacak şekilde konuşma seslerinin uygun biçimde yükseltilmesini sağlıyor. Eğer işitme kaybı iki kulağı da tutuyor, ileri veya çok ileri derecedeyse, ameliyatla koklear implant uygulanıyor. Bu koşullar sağlandığında konuşmanın önündeki engel de ortadan kalkıyor” bilgisini verdi.
İşitme kaybının pek çok farklı nedeni bulunsa da en yaygın ve sonuçları açısından da dramatik olanının doğuştan gelen duyma kayıpları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: Bebekler anne karnındayken işitmeye başlar. Çoğu bebek doğar doğmaz gürültülere tepki verir. Doğuştan gelen işitme kayıplarına konjenital işitme kaybı diyoruz. Doğuştan duyma kaybı konuşmaya ve ana dilin öğrenilmesine engel olduğu için sorunun erken tanısını koymak çok önemli. Bu nedenle Türkiye’de her yeni doğan, işitme kaybı taramasından geçiyor. Sonradan oluşan işitme kayıplarının etkisi ise konjenital işitme kayıpları kadar dramatik seyretmiyor. Ana dili ve konuşmayı öğrendikten sonra yaşanan işitme kaybının beyin gelişimine zararı sınırlıdır. Çünkü konuşma öğrenilmiştir.
İşitme kaybının üç farklı tipine de değinen Prof. Dr. Şerbetçioğlu, bunları şöyle sıraladı: Dış ve orta kulak hastalıklarında iletim tipi işitme kaybı, iç kulak ve işitme siniri hastalıklarında alıcı tip işitme kaybı, bu iki tip işitme kaybının birlikte aynı kulakta olduğunda ise mikst tip işitme kaybından söz edilir.
Çocuklardaki işitme kaybının erken dönemde belirlenmesinde ailelere de görev düştüğünü açıklayan Prof. Dr. Şerbetçioğlu, “Günümüzde bebekler işitme taraması testinden geçtikten sonra hastaneden çıkabiliyor. Ancak daha sonra ortaya çıkabilecek işitme kayıplarını da göz ardı etmemek gerek. Anne babaların çocuklarına uygulayabileceği bazı tanı yöntemleri var. Örneğin, çocuk, bebeklikten itibaren bir kulağının üstüne yatıp uykuya dalarken, annesinin 1 metre uzaklıktan söylediği orta şiddette a\e\i\u\o\s\z seslerini duyunca uyanıyor mu? Altıncı ayından sonra yandan ve arkadan gelen orta şiddetteki seslere doğru yönelebiliyor mu? Dokuzuncu ayından sonra ismine dönüp bakıyor mu? Bir yaşını tamamlayınca anlamlı bir sözcük üretebiliyor mu? 1.5 yaşını tamamladıktan sonra söylenen bir komutu yerine getirebiliyor mu? Bu yöntemlerden birinde bile olumsuz gözlem yapılıyorsa vakit kaybetmeden hekime başvurulması gerekiyor” uyarısında bulundu.
Çocukların işitme testlerinin hastanelerde çalışan odyologlar tarafından yapıldığını açıklayan Şerbetçioğlu sözlerini şöyle tamamladı: İşitme engelli çocuklara, erken tanı konularak gerekli tedavi ve cihazlandırma uygulanıyor. Bu alanda eğitim alan çocukların yaşıtlarıyla arasında motor gelişim, denge ve genel koordinasyon açısından belirgin derecede farkı bulunmuyor.
İşitme engeli ilaç veya cerrahi tedaviye cevap verebilirse, öncelikle bunu tercih ediyoruz. Çünkü böylece kalıcı biçimde sağlıklı duyma sağlanıyor. Eğer buna olanak yoksa dijital işitme cihazlarından yararlanıyoruz. İşitme cihazları kaliteli iletişim sağlayacak şekilde konuşma seslerinin uygun biçimde yükseltilmesini sağlıyor. Eğer işitme kaybı iki kulağı da tutuyor ve ileri ya da çok ileri derecedeyse o takdirde, ameliyatla koklear implant uygulanıyor. Böylece konuşmanın önündeki engel ortadan kalkıyor.