ONLİNE İŞLEMLER
Bilinçsiz kullanılan pestisitlerin genetik dizilimde yarattığı kırılmalarla hem etkilenen bireylerde hem de gelecek nesillerde kansere yol açtığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Pelin Basım “Kronik pestisit maruziyeti altındaki ya da pestisitlerle kontamine olmuş bu gıdaları tüketen kişilerde meme kanserinin 9 kat arttığına dair bilimsel çalışmalar mevcut” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Meme Cerrahisi Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Pelin Basım, günümüzde birçok alanda kullanılan pestisitlerin meme kanseri riskini arttırdığını belirterek önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Basım, meme kanserinin 2005 yılından bu yana artış hızını düşürmüş olsa da halen kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğuna dikkati çekerek “Meme kanseri kadınlarda kansere bağlı ölümlerde 2’nci sıradaki yerini hala koruyor. Meme kanserinde toplumsal eğitim genellikle kendi kendine meme muayenesi ve erken tanı metotlarının tanıtılması, kadınların rutin kontrollere uymalarının sağlanması yönünde olsa da risk faktörlerinin belirlenmesi ve ortadan kaldırılabilir faktörlerin üzerinde durulması gerekliliği de yabana atılmamalı. Günümüzde sigara ve alkol alışkanlıklarının terkedilmesi, obeziteyle mücadele, trans yağların tüketiminin azaltılması ve kişilere düzenli egzersiz alışkanlığı kazandırılması noktalarında sıkça medyada haberler yayımlandı. Pestisitler ise yaygın kullanım alanları ve meme kanseri ile sebep-sonuç ilişkilerinin saygın bilim adamlarınca ispatlanmış olmasına rağmen medyada istenilen ilgiyi yakalayamadı” diye konuştu.
Günümüzde pestisit kullanılan alanların hızla artarak insan sağlığını tehdit ettiğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Basım, şöyle devam etti: Hızla ve kontrolsüz artan dünya nüfusunu karşılayacak besin maddelerine duyulan büyüyen ihtiyacı ancak birim alanda verimi ve kalitesi yüksek, düşük maliyetli ürünlerle sağlamak mümkün görünüyor. Günümüzde tüm dünyada, bunun yanı sıra ülkemizde gereken ürün artışını sağlayabilmek adına zararlılarla mücadelede kullanılan kimyasal maddelere pestisit adı verildi. Maalesef ki işte bu pestisitler ürün miktarını artırırken, aynı zamanda hava, toprak ve suda kirlenmelere, besin zincirinde kırılmalara, bu yolla insan sağlığında onarılması mümkün olmayan hasarlara yol açıyor. Denetimden yoksun, bilinçsizce ve hiçbir koruyucu önlem alınmadan kullanılan pestisitlerin genetik dizilimde yarattığı kırılmalarla hem etkilenen bireylerde hem de gelecek nesillerinde kanser türlerine yol açtığını günümüzde net olarak ifade edebiliyoruz. Öyle ki kronik pestisit maruziyeti altındaki ya da pestisitlerle kontamine olmuş bu gıdaları tüketen kişilerde meme kanserinin 9 kat arttığına dair bilimsel çalışmalar da bulunuyor. Öte yandan direkt genomik etkilerinin yanı sıra pestisitlerin östrojen benzeri fonksiyon gösteren bileşenleri sayesinde erken ergenlik, erken menars, doğurganlıkta azalma, anne sütü üretiminde azalma gibi indirekt yollarla da meme kanserini tetiklediği yönünde görüşler bilim dünyasında pestisit kullanımının azaltılmasına yönelik eğilimleri de tetikledi.
Dr. Öğr. Üyesi Basım, sözlerini şu şekilde sürdürdü: Çiftçiler ve tarım işçilerinin diğer meslek gruplarına göre bazı kanser türlerine daha sık yakalanması günümüzde kronik pestisit maruziyetine bağlanıyor. Ayrıca aynı tarım ürününün bir değil birden fazla kimyasalla temas etmesi durumlarında işler daha da karmaşıklaşıyor, besin zinciri ulaştığı her noktaya kanserojen etkilerini taşımaya devam ediyor. Bir taraftan toplumları hastalıkların erken tanısı için hastanelerde tetkik yaptırmaya özendirirken, öte yandan bilimsel olarak ispatlanmış bu kanserojenlerin kullanımının henüz sınırlandırılmamış olması Dünya Sağlık Örgütünün de dikkatini çekmiş olacak ki kurumun 2030 hedefleri arasında tarımda pestisit kullanımının sınırlandırılması başlıca hedefler arasında geliyor.