ONLİNE İŞLEMLER
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümünden Prof. Dr. Ömer Fatih Ölmez, meme kanseri farkındalık ayı nedeniyle yaptığı açıklamada doğru bilinen yanlışlara dikkati çekti. Prof. Dr. Ölmez, sütyen ve deodorant kullanımının meme kanseri ile bağlantısı hakkında düzeltme yaparak “Ter önleyici ve deodorantların meme kanserine neden olduğuna dair bir bağlantı yok. Aynı şekilde meme kanseri ile sütyen arasında da bir ilişki bulunmuyor” ifadelerini kullandı. Memede hissedilen kitlenin direkt kanser olamayacağına da değinen Prof. Dr. Ölmez, şöyle devam etti: “Meme kitlelerinin çok küçük bir yüzdesi malign veya kanseröz değişime uğrar. Bu kitleler yüzde 80-85 olasılıkla kist veya kanser olmayan iyi huylu kitlelerdir. Fakat ele gelen kitle olduğunda, doktora muayene için gitmek hala çok önemlidir.” ERKEKLER DE RİSK ALTINDA Prof. Dr. Ölmez, toplumdaki yaygın görüşün aksine meme kanserinin sadece kadınlarda görülmediğini ifade ederek, şu bilgileri verdi: “Aslında meme kanseri erkeklerde de görülür. Erkeklerdeki mortalite oranları kadınlara göre daha fazla çünkü erkekler tarafından bilinmediğinden geç tanı alır. Ayrıca bir diğer yanlış bilgi ise daha küçük meme dokusuna sahip olmanın meme kanser riskini azalttığıdır. Açıkçası meme kanseri için meme dokusu önemli değil. Meme kanseri meme kanal ve lobül yapılarından gelişir. Bütün kadınlar aynı miktarda bu hücrelere sahiptir.” 25-39 YAŞ ARALIĞINDA TEHLİKE ARTIYOR Meme kanserinde gençlerin tehdit altında olmadığına ilişkin görüşün hatalı olduğunu belirten Prof. Dr. Ölmez “Üzgünüz ki, metastatik meme kanser vakaları 25-39 yaş grubunda artmakta. Meme kanseri 40 yaşından sonra daha sık olmakla birlikte genç hastalar da risk altında” değerlendirmesinde bulundu. Prof. Dr. Ölmez, genetik ve meme kanseri arasındaki ilişki üzerine ise şu şekilde açıkladı: Bir diğer yanlış kanı ise aile öyküsünde meme kanseri bulunan kişinin de kansere yakalanacağı bilgisidir. Meme kanserinin ailesel bağlantısı kişinin daha yüksek oranda kansere yakalanmasına neden olabilir. Ancak aile öyküsü olanların sadece yüzde 10 kadarı meme kanserine yakalanır. Öte yandan DNA yapısında BRCA1 veya BRCA2 gen mutasyonunun bulunması meme kanserini işaret etmez. Bu mutasyonları taşıyan herkes meme kanserine yakalanmaz. Fakat bu mutasyonları taşıyan kadınlar diğerlerine göre 5 kat fazla meme kanser riski altında” diye konuştu. BİYOPSİ YA DA MAMOGRAFİ TEHDİT DEĞİL Prof. Dr. Ölmez, toplumda mamografi ile ilgili de yanlış görüşlerin bulunduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mamografi veya memenin X-ray filmi çok düşük dozda radyasyon içerir ve kanserin yayılmasına neden olmaz. Mamografi kanserin daha erken tanı almasına ve erken tedavi ile daha iyi sonuçlara neden olur. Mamografi 50 yaşından sonrası için sağ kalımı yüzde 35 oranında artıran ve önerilen bir tarama yöntemidir. Öte yandan tümör biyopsisi yapmanın kanserli hücrelerin yayılmasına neden olduğu ile ilgili bilimsel kanıt bulunmuyor. Ayrıca meme kanserine neyin neden olduğunu tam olarak bilmediğimiz için tam olarak engelleyemeyiz. Fakat obezite, kötü beslenme, sigara, alkol ve inaktif yaşam tarzı riskinizi artırır, düzenli takip ve tarama riskinizi azaltır.”