ONLİNE İŞLEMLER
Sjögren sendromu (SS), ekzokrin salgı bezlerinin lenfositik infiltrasyonu ile karakterize kronik inflamatuar bir hastalıktır. Buna bağlı olarak tükürük ve gözyaşı salgılarının miktarı ve kalitesi azalır. Hastalık ilk defa 1933’te İsveçli göz hekimi Henrik Sjögren tarafından tanımlanmıştır. Hastalığın ayırt edici özelikleri; ağız kuruluğu, göz kuruluğu, yorgunluk ve eklem ağrısıdır. Bununla birlikte hastalık, böbrekleri, bağırsak sistemini, kan damarlarını, akciğerleri, karaciğeri, pankreası ve sinir sistemini de etkileyebilmektedir. Ayrıca hastalarda lenf kanseri riskinde de artış görülmüştür. Bugün ülkemizde 3-4 milyon SS’lu hasta olduğu düşünülmektedir. Kadınlarda erkeklerden 9 kat daha fazla görülür. Genellikle tüm yaş gruplarında görülebilmekle beraber, en sık olarak 40 ya da 50’li yaşlarda başlar. Hastaların yarısında romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus ya da skleroderma gibi ikincil bir bağ doku hastalığı görülür. Hastalık remisyon ve alevlenmelerle seyreder. Bazı hastalarda sessiz bir klinik seyir olurken, bazılarında ağır, tüm sistemleri etkileyen bir seyir olabilir. Erken tanı ve uygun tedavinin başlanması ciddi komplikasyonları önleyebilir ve hastaların yaşam kalitesini arttırır.
HASTALIK YAVAŞ SEYREDER
Bir çok hastada SS oldukça yavaş ve iyi seyreder. Azalan gözyaşı üretimi gözün saydam tabakasında hücre yıkımına sebep olur. Hasta genellikle göz kapağı altında yanma, kumlu ve kaşınmalı his, kaşıntı, kızarıklık ve güneşe karşı hassasiyetten şikayet eder. Tükrük üretiminin belirgin azalması kuru ağıza yol açar. Hastalar çoğunlukla kuru gıdaları yutmada güçlük, aralıksız konuşmada yetersizlik, tat duyusunda değişiklik, ağızda yanma hissi, ve dental sorunlarda artıştan şikayet ederler. Kuruluk, orofariks ve üst solunum yolunu da etkileyip ses kısıklığı, tekrarlayıcı bronşit ve zatüreye sebep olur. Fiziksel muayenede, kuru yapışkan oral mukoza, diş çürükleri, tükrük bezlerinde şişlik, dudak kenarlarında çatlaklar saptanır. Ağız kuruluğuna yol açabilecek diğer sebepler, psikojenik, yaşlılık, dehidratasyon, baş- boyun bölge radyoterapisi, diyabet, antihipertansif ilaçlar, viral enfeksiyonlar, parkinson ilaçları, antipsikotik ve antidepresan ilaçlar olarak sıralanabilir. Çabuk yorulma, SS’lu hastalarda sıklıkla hayat kalitesini etkileyen ciddi bir problemdir. Ayrıca düşük derecede ateş, kas ağrıları ve eklem ağrıları da olur.
ROMATOLOJİ UZMANINA DANIŞMAK GEREK
Sjögren sendromunun belirtileri hastadan hastaya değişmekle birlikte ana belirtiler çoğunlukla aynıdır: Gözlerde kanlanma, kuruma, yanma, yabancı cisim hissi, kum kaçmış hissi, bulanık görme, ağız kuruluğu; konuşmada, yutkunmada ve çiğnemede zorlanma, dilde yanma, boğazda yanma ve kuruluk, dudaklarda kuruma ve çatlama, tat ve koku almada değişiklik, diş çürüklerinde artış, ağız içi yaralarında artış, gece kalkıp su içme, eklem ve kas ağrısı, ciltte kuruluk, kaşıntı, idrar yolu enfeksiyonlarında artış, idrar yaparken yanma, gece idrara çıkma, idrar kaçırma, halsizlik, yorgunluk, burunda kuruluk, sindirim sistemiyle ilgili yakınmalar, kabızlık, reflü, midede yanma- ekşime, parotis bezlerinde büyüme, vajinal kuruluk, cinsel ilişki sırasında ağrı, ateş, gece terlemesi ve kronik öksürük. SS tanısı çoğunlukla atlanmakta ya da yanlış konulmaktadır. Çünkü hastalığın belirtileri birçok romatizmal hastalıkla (fibromiyalji, lupus, romatoid artrit, kronik yorgunluk sendromu) örtüşmektedir. Diğer önemli bir nokta ise aynı belirtiler menapoz yakınmalarıyla ve bazı ilaçların yan etkileriyle aynıdır. Hastalık çoğunlukla 4050 yaşlarında görüldüğü için, yakınmalar en sık olarak menapoz şikayetleri olarak değerlendirilir. Bu sebeple, ilk belirtinin ortaya çıkmasından ortalama 4-6 yıl sonra teşhis konulabilir. Hastalığın tedavisinde primer sorumluluk romatoloji uzmanına aittir. Romatolojiyle birlikte göz hekimi ve diş hekim de hastaları değerlendirmelidir.
ÖLÜMCÜL DEĞİL!
Peki SS’da tedavi seçenekleri nelerdir? Hastalıkta tamamen kür olmamaktadır. Mevcut tedavilerle şikayetler giderilmekte, ve komplikasyonlar önlenebilmektedir. Suni gözyaşı damlaları, punktal oklüzyon, ağız içi spreyler, şekersiz sakız, bol su, ağız içi, cilt ve dudak nemlendiricileri, nemlendirici maskeler, ağızdan alınan tükrük ve gözyaşı salgısını arttırıcı ilaçlar, vücut savunma sistemini baskılayıcı ilaçlar, reflü tedavisi ve eklem yakınmaları için ibuprofen hastalığın tedavisinde kullanılan bazı ilaçlardır. Sonuç olarak, SS ciddi bir hastalık olmakla birlikte eğer komplikasyonları erken teşhis ve tedavi edilirse ölümcül değildir. Hastalar iç organ tutulumu ve kanser gelişimi yönünden takip edilmelidir. Genel popülasyona göre lenf bezi kanser gelişim riski kırk dört kat artmaktadır. Bu hastalarda parotis bezlerinde şişme çoğunlukla tek taraflı ve ağrısız olmaktadır. Erken teşhis konup uygun tedavi başladığında tam kür olmaktadır. Ayrıca lenf bezi kanseri dışında, diğer kanser taramaları da belirli aralıklarla yapılmalıdır.