ONLİNE İŞLEMLER
Böbreklerimizin yetmezliği durumunda, atılması gereken zararlı maddeler vücutta birikir, kan basıncı düzensizliği ve özellikle hipertansiyon gelişir. Ağır düzeyde kansızlık gelişir, D vitamini aktifleşemediği için kalsiyum, fosfor dengesizliği ve ciddi kemik problemleri oluşur. Çocuklarda böbrek yetmezliği, akut dediğimiz, saatler ya da günler içinde gelişen ve çoğunlukla geri dönüşü olabilen durumlar iken kronik böbrek yetmezliği ilerleyici ve geri dönüşümü olmayan durumları ifade eder. Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğine, her yüz bin çocukta 2 vaka olarak rastlanır ve yetişkinler kadar sık olmasa da görülme sıklığı dünya genelinde artış göstermektedir. Kronik böbrek yetmezliği, hem kendisi hem de sebep olduğu diğer sorunlar nedeni ile tedavisi uzun, zor ve maliyeti yüksek bir sağlık problemidir. Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri yaşlara göre değişmektedir. 5 yaşın altındaki çocuklarda, tek ya da her iki böbreğin kistlerle kaplı olması, doğuştan böbreklerin tam gelişmemiş olması, böbrek çıkışında ya da idrar torbası çıkışında tıkanıklıklara ve dolayısı ile idrar akışını engellemeye sebep olan durumlar gibi daha çok doğumsal sebeplerden kaynaklanmaktadır. 5 yaş üzerinde ise daha çok doğumsal olmayan problemlerden kaynaklanan durumlara bağlı kronik böbrek yetmezliği gelişir. Ülkemizde kronik böbrek yetmezliğinin en sık nedeni reflü nefropatisi dediğimiz idrarın, idrar kesesinden böbreklere gerisin geriye akışıdır. Bu durum, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarına, zamanında ve erken tedavi edilmezse böbrekte kalıcı hasarlanmalarla ilerleyici ve geri dönüşümsüz kronik böbrek yetmezliğine sebep olur.
ÖĞRENME KAPASİTESİNİ ETKİLER
Kronik böbrek yetmezliği oldukça sessiz ilerleyebilir. Belirtiler hastalığa özgü olmadığı için, haftalar ya da aylar süresince sadece halsizlik şikâyeti olan hastanın kronik böbrek yetmezliği gözden kaçabilir. Bu nedenle özellikle, çocuk sağlığı ve hastalıkları izleminde yapılacak basit bir idrar tahlili bile oldukça kıymetli bilgiler verebilir. Başlangıçta idrar miktarının artması, gece ve gündüz idrar kaçırma gibi bulgular baş gösterirken hastalığın ilerlemesiyle şikâyetler aşikâr bir hal alır ve idrar miktarında azalma, solukluk, iştahsızlık, kilo alamama, kusma, yüzde ve bacaklarda ödem ve nefes darlığı ortaya çıkar. Kronik böbrek yetmezliği olan çocukların büyümeleri ve cinsel gelişim basamakları geri kalır, öğrenme kapasiteleri azalır. Uymaları gereken proteinden fakir özel bir diyetlerinin olması ve iştahlarının da azalması nedeniyle kilo alamaz ve dengeli beslenemezler. Bu hastalarda içe kapanma ve depresyon sık görülür. Kronik böbrek yetmezliği olan çocuklarda bozulmuş böbrek fonksiyonları nedeniyle kan yapıcı hormon iğneleri, aktif D vitamini, alkali tedavisi gibi ilaçlarla destek tedavisi yapılır. Ancak biriken zararlı maddelerin ilaçlarla uzaklaştırılması mümkün değildir. Vücut biriken bu zararlı maddelerin üstesinden gelemez olduğu zaman diyaliz tedavisi gibi böbreğin görevini kısmen üstlenen tedavi yöntemlerine başvurulur ya da şartlar müsaitse bugün için kabul edilen en ideal tedavi yöntemi olan böbrek nakline başvurulur. Böbrek nakli ile hastalarının yaşam süresi beklentisi diyaliz hastalarına göre daha uzun olmaktadır. Yine diyaliz hastalarına göre böbrek nakli yapılan hastalarda daha iyi bir büyüme-gelişme sağlanır, normal okul performansına ulaşılır, diyaliz bağımlılığından kurtulma söz konusudur ve diyette serbestlik verilir. Mümkün olan her çocukta, özellikle diyaliz tedavisine başlamadan böbrek naklinin yapılması bu avantajları önemli oranda sağlayacaktır.
SÜT ÇOCUKLARINA BİLE YAPILABİLİR
Günümüzde küçük çocuklara, hatta süt çocuklarına dahi böbrek nakli yapmak mümkündür. Ancak bu durumda bebeğe uygun küçüklükte bir böbreğin bulunması gereklidir. Hayatını kaybeden kişilerden yapılan organ bağışlarında, bağışın yapıldığı kişi çocukluk yaş grubunda ise bu kadavralardan sağlanan böbrekler, sadece Sağlık Bakanlığı bekleme listesine kayıtlı sıra bekleyen çocuklara nakledilir. Bu durumda organın büyüklüğü ile ilgili sorun da kendiliğinden ortadan kalkmış olur. Ülkemizde böbrek nakli açısından rakamları incelediğimizde yaklaşık %90 oranında canlı vericiye başvurulduğu görülmektedir. Bu vericilerin yaklaşık %58’ini anneler, %34’ünü babalar kalan kısmını da etik kurul onayı alınması şartı ile mevcut yasalarımızın izin verdiği kan bağına sahip vericiler oluşturmaktadır. Ne yazık ki organ bağışı oranları ülkemizde ihtiyacın çok altındadır. Böbrek naklinin cerrahi prosedüründen kısaca bahsedecek olursak, böbrek; alıcı kişinin sağ veya sol kasığına yerleştirilir. Atardamar, toplardamar ve idrar yolları bağlantısı yapılır. Böbrek vücuda göre büyük olan çocuklarda karın içine yerleştirilir. Ameliyat yaklaşık 2-2,5 saat kadar sürer. Ameliyattan 2-3 gün sonra çıkarılmak üzere bir dren yerleştirilir. Hastaların %5’inin idrar yollarına 3-4 hafta sonra geri çıkarılacak bir stent yerleştirilir. Cilt estetik dikişler ile kapatılır. Hastalar nakilden 5-6 gün sonra taburcu edilir.
ÖMÜR BOYU İLAÇ KULLANIMI
Diğer bütün organ nakillerinde olduğu gibi böbrek nakli sonrası da hastanın bağışıklık sistemi vücuda yerleştirilen bu yeni organı kabul etmek istemez, adeta bu yabancı gördüğü yapıya karşı bir savaş başlatır. Bu yüzden, organ nakli hastalarına bağışıklık sistemlerini baskılayacak tedavi uygulanmaktadır ve ne yazık ki günümüzdeki bütün ilerlemelere rağmen vücut bu yabancı organı hiçbir zaman unutmayacağı için ömür boyu ilaç kullanmak gerekmektedir. Zaman zaman bu ilaçların dozunda hastanın durumuna göre değişiklikler yapılması ve bazı durumlarda ilaç değişikliğine gidilmesi gerektiği için nakil öncesinde, esnasında ve nakil sonrasında pediatrik nefrolog tarafından hasta takibi ve ilaçların bu hekimin önerdiği şekilde kullanılması son derece önemlidir. Hasta, hiçbir şekilde kendi kafasına göre ilaçlarının kullanım şeklini değiştirmemelidir. Bu noktada, hekimin aile ile iletişimi ve ailenin uyumu son derece önem taşımaktadır. Çocuk hastaların bu ilaçları kendiliğinden içmesi söz konusu olmadığından, hatta çocuk ilaç kullanmayı reddetme davranışlarına girebileceğinden ailenin bu konudaki hassasiyeti ve sorumluluk bilinci tedavinin başarısını doğrudan belirlemektedir. İlaçların düzenli bir şekilde ve belirlenen dozlarda kullanılmaması, düzenli aralıklarla kontrollerin yapılmaması maalesef nakledilen böbreğin reddi ile sonuçlanabilir.
DOÇ. DR. CİHANGİR AKGÜN