Sitede Ara

Siz uykudayken bedeniniz bambaşka bir bakım programına giriyor. Rüyalarınız da bu programın bir parçası. Diyebiliriz ki, biz değil rüyalarımız bizi görüyor...

Gece uykusu birbirini takip eden ve gece boyunca birkaç kez tekrar eden uyku evreleri dizisinden oluşmaktadır. Normal olarak, uykunun başlangıcında kısa bir süre uyanıklıkla uyku arasında sayılabilecek çok hafif bir uyku dönemini takiben yüzeysel uyku dönemine girilir ve kişi bir süre sonra derin uykuya geçer. Buraya kadar olan evrelerin hepsine topluca nonREM dönemi denir. Daha sonra uyku tekrar yüzeyelleşiyor gibi olurken REM (Rapid Eye Movement) uykusu denilen renkli, canlı ve yoğun rüyaların görüldüğü göz kapakları kapalıyken göz kürelerinin hızlı ve seri şekilde hareket ettiği bir evreye girilir. Aslında hafif ve derin uyku evrelerinde de rüya görülebilir ancak bunlar silik, renksiz ve gerçeklikten uzak kısa rüyalardır. REM uykusunda görülen rüyalar ise gerçekmiş gibi algılanabilir. Kişi o anda uyandırılsa rüyasını en ince ayrıntısına kadar anlatabilir ancak birkaç dakika içinde unutur. Bu yüzden genellikle sabah uyandığımızda en son gördüğümüz rüyayı hatırlar ve unutmamak için özel çaba harcamazsak kısa sürede unuturuz. REM uykusunda kişi kısa süreli uyanıklıklar yaşayabilir ve birbirini izleyen çok hafif, hafif, derin ve REM uyku evreleri dizisi tekrar başlar. Bu uyku evreleri dizisi gece boyunca birkaç kez tekrarlanır. Kişinin yüzeysel uykuda ve REM uykusunda uyandırılması kolay ama derin uykuda zordur. Kişiler derin uyku sırasında bazı istemsiz hareketler yapabilir ve hareket edebilirler ancak rüya görürken göz kasları hariç tüm vücutları adeta felç olmuş gibi hareketsizdir. Aksi olsaydı rüyalarında yaptıkları hareketlerin aynısını yatak içinde yaparlardı ki bu bir hastalıktır ve REM davranış bozukluğu olarak adlandırılır.

BİLGİSAYARIN YENİDEN  BAŞLATILMASI GİBİ...

Uyku evrelerinin önemi ve işlevleri hala tam olarak anlaşılamamış olmakla birlikte yapılan bilimsel araştırmalar çok değerli sonuçlar ortaya koymuştur. Uyku evrelerinin belirli bir sıra ve düzen içinde tekrar etmesinin uykunun fizyolojik görevini yerine getirmesinde büyük önemi vardır. Söz gelimi, sürekli derin uykuda olmamız uykudan beklenen mental ve psikolojik yararı sağlamayacağı gibi sürekli rüya döneminde olmamız da dinlendirici uykuyu yaşamamızı önleyecektir. Bir yönüyle uyku ağırlaşan veya donup kalan bilgisayarın yeniden başlatılması gibidir. Bilindiği gibi bazı kişiler 4-5 saatlik gece uykusuyla hiçbir sorun yaşamadan sağlıklı bir yaşam sürerken bazı kişiler 9-10 saat uykuya ihtiyaç duyabilmektedir. Bunun farklı sebepleri olabilmekle birlikte kabul gören bir görüş de kısa süreli uykuyla yetinebilen kişilerde birbirini takip eden uyku evrelerinin seri şekilde tamamlandığı ve tekrar eden uyku evreleri sayısının 9-10 saat uyuyanlarla benzer olduğudur. Kısacası uykunun verimi arttıkça daha kısa süre uyku yetmektedir. Ancak bu anlamda, verimli uyku kişinin yaratılış özellikleriyle ilgili olup değiştirilememektedir. Bu noktada kişilerin müdahale edebilecekleri tek şey kendi doğal uyku ritimlerini aksatan obstrüktif uyku apnesi, huzursuz bacak sendromu, uykuyu bozan ağrılı hastalıklar, alkol-sigara kullanımı, psikolojik insomniya (uykusuzluk) gibi durumların düzeltilmesidir.

‘UYUSUN DA BÜYÜSÜN’  BİLİMSEL BİR GERÇEKLİK

Non-REM, genel olarak fiziksel dinlenmeyi sağlamaktadır. Çocuklarda büyüme hormonu özellikle derin uyku döneminde salgılanmaktadır. Yani, annelerin ‘uyusun da büyüsün’ diye başlayan ninnileri bilimsel bir gerçeği dile getirmektedir. Erişkinlerde ise derin uyku, hücre yenilenmesini ve organizmanın onarım mekanizmalarını aktifleştirmektedir. Uyanıklık süresinde yoğun şekilde kullanılıp tüketilen veya miktarı çok azalan bazı hayati maddeler derin uyku sırasında yenilenerek adeta depolar doldurulur, hücresel ve sistemik düzeyde bozulan kimyasal dengeler düzeltilir. Derin uyku sırasında kalp hızı ve solunum sayısı azalırken vücut ısısı düşmektedir. ‘Uyuyanın üzerine kar yağar’ atasözü de böylece doğrulanmış olur.

RÜYALAR ÖĞRENMEYİ PEKİŞTİRİYOR

Rüyalar alemine girdiğimiz, uykunun REM evresi en çok ilgi çeken ve üzerinde çalışılan dönemdir. REM uykusunun en önemli görevlerinden biri sinir hücrelerinin yenilenmesi, düzenlenmesi ve fonksiyonlarının düzeltilmesidir. Ruhsal dünyanın denetlenmesi, psikolojik yapının düzeltilmesi ve iç dünyamızdaki çelişkilerin giderilme çalışmalarının da bu evrede yapıldığı düşünülmektedir. Diğer taraftan REM uykusu öğrenme ve hafıza süreçlerinin normal çalışması için de çok önemlidir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda gündüz yeni bir şeyler öğretilerek eğitilen hayvanların gece yoğun şekilde rüya dönemi yaşadıkları ve özellikle rüya dönemini yaşamaları engellendiğinde ertesi gün aldıkları eğitimi hatırlayamadıkları gösterilmiştir. Özellikle uykunun sabaha yakın olan kısmındaki rüyalar engellendiğinde bellek fonksiyonlarında bozulma daha belirgin olmaktadır. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarda da benzer bulgular elde edilmiş ve bellek fonksiyonlarının sağlığı için uykunun ve özellikle rüya döneminin çok önemli olduğu görülmüştür. Modern görüntüleme yöntemleriyle uyanıklıkta bir şeyler öğrenirken aktif olup bol kanlanan beyin bölgelerinin rüya sırasında da aktifleştiği gösterilmiştir. Yeni bilgilerden hangilerinin kalıcı bellekte yer alması gerektiğine rüyalar sırasında karar veriliyor gibi görünmektedir. Uyanıklıkta karşılaşılan duygu, bilgi, görüntü, koku gibi uyaranların hep birlikte bir bütün olarak algılanıp beyinde işlenmesi söz konusuyken uykuda sadece odaklanılan konunun hafızadaki izi mevcuttur ve uyanıkken mevcut olan diğer uyaranların benzerleri semboller halinde kalıcı hafıza kayıtları arasında aranarak eşleştirilmeye çalışılır. Böylece bilgi veya uyaran hafızada orijinal haliyle değil çağrıştırdığı çok çeşitli anlam, olay ve sembollerle birlikte yer almaya başlar. Rüyanın, kişinin yeni bilgi ve yaşantılarıyla geçmiş bilgi ve yaşantıları arasındaki ilişkiler ve çağrışımlar yoluyla oluştuğu düşünülebilir. Örnek vermek gerekirse, yaşanılan olay suyla ilgiliyse rüyamız deniz, göl, yağmurlu bir hava gibi ögeler içerebilmekte, eğer patronumuzla tartışmışsak rüya içeriğinde yeni bir işe başladığımızı, bizim kazandığımız veya kaybettiğmiz farklı bir mücadeleyi veya patronun ikna olduğu bir konuşma ortamını görebiliriz. Bir diğer rüya oluşma mekanizması ise uyurken içinde bulunulan ortamdır. Sanılanın aksine uyku sırasında dış ortamdan gelen uyaranlar beyin tarafından algılanmakta ve aynı gündüz olduğu gibi işleme alınmaktadır. Sadece bu işlemler biraz daha yavaş olmakta ve bilemediğimiz bir mekanizmayla elenerek bilince ya hiç sunulmamakta ya da silik olarak sunulmaktadır. Bazen de uyanmamız için hızla işleme alınıp bilincin açılması sağlanmaktadır. Uyku sırasında üşümüşsek rüyada kendimizi kutuplarda kayak yaparken görebiliriz ve muhtemelen nerede olduğumuzun belirlenmesinde pozitif veya negatif geçmiş yaşantılarımızın etkisi olacaktır. Bu bağlamda astım hastalarının sık sık suda boğulma veya bir yerlerde havasız kalma gibi kötü rüyalar gördüğü bilinmektedir.

İSLAM İNANCINDA RÜYA

Pozitif bilim rüyaların ortaya çıkışını, anlamlarını ve işlevlerini tam olarak açıklayamamakla birlikte yukarıdaki örneklerde anlatıldığı şekilde şuuraltı ile ilişkilendirmektedir. Diğer taraftan hadislerde nakledildiğine göre, İslam inancında rüya türleri sınıflanmakta ve sadık rüyadan bahsedilmektedir. ‘Salih bir kişi tarafından görünen güzel rüya’ diye tanımlanan bu tür rüyalarda sembolik olarak bazı mesajların iletildiğine inanılmaktadır. Muhtemelen çağdaş batı biliminin rüyaları anlama ve açıklama konusundaki zorluklarının temelinde bu ikinci tür rüyaları gözardı etmesi yatmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de, rüyaların manevi dünyayla ilişkisini gösteren çok sayıda delil bulunmaktadır. İsra Suresi altmışıncı ayette şöyle denilmektedir: “Sana: “Rabbin insanları kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur’an’da lanetlenen ağacı sadece insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkutuyoruz, ama bu, ancak onların büyük azgınlığını arttırıyor.” Yusuf Suresi bu konuda çok fazla delil sunmaktadır. Yusuf Suresi 4’üncü ayette Hz. Yusuf babası Hz. Yakup’a gördüğü bir rüyayı anlatır ve babası da bu rüyayı yorumlar. Yine, Yusuf Suresi yirmi birinci ayette mealen “Böylece biz Yusuf’u o yere yerleştirdik ve ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah, işine hakimdir. Fakat, insanların çoğu bilmez” ifadesi yer almaktadır. Yusuf Suresi’nin birçok ayetlerinde Hz. Yusuf’un rüyaları yorumlayarak geleceğe dair bilgiler verdiği görülmektedir. Saffat Suresi yüz ikinci ayette Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’e rüyasında kendisini boğazladığını gördüğünü söyleyerek ne düşündüğünü sorar. Hz. İsmail “Babacığım sana emredileni yap, inşallah sabredenlerden olduğumu göreceksin” şeklinde cevap verir. Benzer şekilde Enfal ve Fetih Surelerinde de Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV) rüyalar yoluyla bilgiler ve emirler verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Peygamber Efendimiz bir işin hayır mı şer mi olduğunu anlamak için istihareye yatılmasını önermiş ve tarif etmiştir. İstihare için kişi namazını kılıp duasını ettikten sonra kıbleye doğru yatarak uyursa ve rüyasında gördüğü renkler yeşil ve beyaz ağırlıktaysa olumlu, siyah ve kırmızı renkler hakimse olumsuz yorumlanır. Ancak renkler her zaman belirgin olmayabilir ve görülen olaylar yorumlanarak bir sonuca varmaya çalışılır. Görüldüğü gibi, uykunun gerek non-REM gerekse REM evresi basitçe dinlenme olarak tarif edilemeyecek önemli fonksiyonları yerine getirmektedir. Rüyalarımız ise bilinçli yaşantıların bilinçaltı içerikle harmanlandığı fizyolojik bir grup ile manevi dünyamızla ilişkili, bu dünyamıza ve belki de ahiret hayatımıza ışık tutabilecek başka bir gruptan oluşmaktadır. Ancak bu iki grup rüyayı, rüyayı görenin dışında üçüncü şahısların anlayıp ayırdedebilmesinin güçlüğünü de kabul etmek gerekir. Sanıyorum, bize düşen görev dünya hayatında sunulan sayısız nimetlerden birinin de uyku ve rüyalar olduğunun bilinciyle sağlıklı uykuyu yaşamanın yollarını aramak ve rüyalarımızı dikkate alarak kendimizi daha iyi anlamaya ve hayatımızı doğru yönlendirmeye çalışmaktır. Rüyalarımız bizi bizden daha iyi görüyor olabilir.