ONLİNE İŞLEMLER
Üriner sistem hastalıkları önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. Bu yüzden de bu hastalıkların erken teşhis ve doğru tedavisi büyük önem taşıyor.
Üriner sistem taş hastalığı, üriner sistemi etkileyen patolojik bir durumdur ve bu hastalık M.Ö 4800 yıllarından beri bilinmektedir. Böbrek taşları olağan koşullarda idrarda çözünmüş maddelerin çökelerek sert birikinti parçacıkları oluşturmasıyla ortaya çıkar. Taşın oluşma nedeni idrar yoğunluğunun artması ya da çözünmüş maddelerin idrarda aşırı miktarda bulunmasıdır. Bugüne kadar yapılan çalışmaların ışığı altında taşın kimyasal ve fiziksel yapısı, terkibi hakkında oldukça yeterli bilgiler sağlanmış, fakat teknolojideki bütün ilerlemelere rağmen sebebi bugün bile tam olarak aydınlatılamamıştır. Taş hastalığı tek bir nedenle değil, çok sayıda, karmaşık ve birbiriyle ilişkili bir çok faktörün beraberce meydana getirdiği olaylar sonucunda oluşmaktadır. Böbrek taşları sayılarına, bulundukları yerlere ve kimyasal yapılarına göre sınıflandırılmaktadır. Böbrek taşı erkeklerde kadınlara oranla en az üç kat daha yaygın olarak görülmektedir. Yetişkin erkeklerde ömür boyu taş oluşma riski yüzde 20 civarındadır. Bu oran bayanlarda yüzde 5 ile 10 arasındadır. Taş hastalarında tekrarlama oranı ilk taş oluşumundan itibaren 5 yıllık bir süre içinde yüzde 50’den yüksek olarak rapor edilmiştir. Üriner sistem taş hastalığına İskandinavya, Akdeniz ülkeleri, Pakistan, Malezya gibi ülkelerde sık olarak rastlanmaktadır. Taş oluşumunda beslenme, iklim ve genetik faktörlerin de rolü vardır. İklim ile taş oluşumu arasında direk ilişki kurmak güç ise de sıcaklığın yüksek olduğu yerlerde ve yaz mevsimlerinde daha fazla tespit edilmektedir. Ağrı, kanlı idrar yapma, ateş, bulantı ve kusma taş hastalığının belirtileri arasında sayılabilir. Taş hastalıklarına bağlı komplikasyonlar, yani taşa bağlı ek bozukluklar sık görülmektedir. Böbrek havuzu ve çanaklarda genişleme (hidronefroz) ile böbrek iltihabı (piyelonefrit) bunlardan başlıcalarıdır. Son yıllarda üriner sistem taş hastalığının tıbbi tedavisinde büyük gelişmeler kaydedilmiştir.
Prostat, erkeklerde bulunan, idrar kesesinin altında yer alan ve bu keseyi çepeçevre saran bir salgı bezidir. Prostat büyümesi prostat bezinin en sık görülen hastalıklarından bir tanesidir. 50 yaş üzeri erkeklerin en güncel sağlık sorunlarından biridir. Hastalık idrar şikayetleri ile belirti vermeye başlar. Sık sık idrara gitme, gece sık idrara kalkma, kesik kesik ve damla damla idrar yapma, idrarı tam boşaltamama gibi şikayetler görülür. Eğer tedavi edilmezse, ‘obstrüktif üropoti’ye (idrar yollarının tıkanması) ve zamanla böbrek yetmezliğine kadar yol açabilir. Kötü huylu prostat büyümeleri (prostat kanserleri) de olabilir. Bu tür büyümelerin erken dönemde teşhisi için 40 yaş üzeri erkeklerin senede bir kez üroloji uzmanına muayene olması ve kanda PSA tetkiki yaptırması gerekir. İyi huylu prostat büyümesinde tek tip tedavi yoktur, ilaçla ya da cerrahi müdahale ile tedavi edilebilir. Günümüzde, prostat büyümelerinin cerrahi tedavisinde kapalı yöntemle yapılan ameliyatları (TUR) yaygın olarak tercih edilmektedir. Ancak, hastaya tüm yöntemlerden bahsedilmeli, hastanın istekleri de gözönünde bulundurularak tedavi şekli seçilmelidir.
Varikosel, yumurtalıkların etrafındaki toplardamar ağının genişlemesi ve kanın geriye kaçması olarak tanımlanabilir. Erkeklerde görülme sıklığı yüzde 13 olarak bildirilmektedir. İnfertil (çocuğu olmayan) erkekler arasında ise bu oran yüzde 40 civarındadır. Olguların büyük kısmı tek başına sol tarafta bulunur. Varikosel, hastalarda genellikle hareket sonrasında testis üzerinde ve kasıkta ağrı ile belirti verir. Ancak bazı hastalarda hiçbir bulguya rastlanmayabilir. İleri derecede varikoseli olan hastalar testisin çevresinde genişlemiş olan damarların oluşturduğu kabarıklıklar nedeni ile hekime başvurmaktadır. Varikoselin, spermin üretimini ve spermin kalitesini bozduğu, bu nedenle infertiliteye (kısırlığa) yol açabildiği düşünülmektedir. Ayrıca varikosel testislerde atrofi ve boyutlarında küçülmeye yol açabilmektedir. Bu hastaların semen analizlerinde sperm sayısının normalden düşük olduğu ve yüzde 90’ında anormal sperm hareketlenme ve şekil bozuklukları gelişebileceği bilinmektedir. Varikoselin, hastaların yüzde 75’inde sperm fonksiyonlarında da bozulma yaptığı bildirilmiştir. Varikosel tedavisini takiben sperm parametrelerinde düzelme ortalama olarak yüzde 60-70 civarında görünmektedir.
İnmemiş testis (kriptorşidizm), testisin böbrekle skrotal (erbezi torbası) saha arasındaki normal iniş yolu üzerinde herhangi bir yerde duraksaması halidir. Skrotuma inmemiş testisler, kasık ya da karın bölgesinde kalabilmektedir. 1 yaşına gelen bebeklerin binde 3-4’ünde inmemiş testis saptanmaktadır. Bu oran yetişkinlerde binde 2 civarındadır. En belirgin bulgu bir veya her iki testisin yerinde olmamasıdır. Bu hastalarda, kanser riski normal olanlara oranla 20 ile 40 arası oranlarda daha fazladır. İnmemiş testisli hastaların yüzde 5 ile 10’unda 45 yaştan önce testis tümörü gelişmektedir. Tedavide amaç testislerin yerine indirilmesidir. Bu amaca ulaşmada hormonal tedavi ve cerrahi tedavi olmak üzere 2 yol mevcuttur. Tedavi mümkün olduğunca erken yapılmalıdır. Tercihen 2 yaştan önce veya 2 yaş civarında yapılması önerilmektedir.
Dış idrar deliğinin, penisin alt yüzeyinde bir yere açılması şeklindeki anomaliye tıp dilinde ‘hipospadias’ denir . Hipospadiasın görülme sıklığı bin erkek canlı doğumda 3 veya her 300 erkek çocukta bir olarak bildirilmektedir. Hipospadiaslı çocukların erkek kardeşlerinde de hipospadias görülme oranı yüzde 14 olarak rapor edilmiştir. Hipospadias sebebi tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın ağırlık derecesi deliğin bulunduğu yere bağlıdır. İdrar deliği, olması gereken yerden yani penisin ucundan ne kadar uzaktaysa anormallik o denli ağır olur. Tedavi şekli sadece cerrahidir.