Sitede Ara

{%= Interview.Title %}

Gastrit midenin iç tabakası olan mukozanın kısmi veya yaygın iltihabına verilen addır.  Ülser ise başta mide asidi olmak üzere ve diğer bazı faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan en çok duodenum denen onikiparmak bağırsağı olarak bilinen ince bağırsağın başlangıç bölgesinde daha sonrada midede, yemek borusunun alt ucunda da görülebilen sınırları belirgin doku kaybına verilen addır.  Gastritin en sık sebebi bir bakteri olup bu bakteri ‘’Helikobakter Pilori’’ diye adlandırılır. Bu bakteri doğuştan midemizde bulunmaz. Hayatın ilerleyen yıllarında bulaşı sonucu mideye yerleşmektedir. Ancak Helikobakter Pilori dışında gastrite sebep olan birçok başka faktörlerde mevcuttur. Bunlardan en önemlileri: mide asidinin aşırı salgılanması, başta ağrı kesici ve romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar olmak üzere diğer bazı ilaçlar,  alkol /sigara kullanımı sayılabilir.

Gastrit hastalığı son birkaç gün içerisinde ortaya çıkmış ise akut(hızlı başlayan), aylardan beri mevcutsa kronik (müzmin) gastrit olarak tarif edilmekle birlikte bu ayrım asıl olarak mide biyopsi (parça alınması) ile ayırt edilebilmektedir. En sık görülen gastrit tipi kronik gastrittir. Kronik gastritlerin iki alt tipi söz konusudur;

  • Kronik atrofik gastrit (mide duvarında incelme ile seyreden tip)
  • Kronik nonatrofik gastrit (mide duvar kalınlığı normal)

Bu gastrit tiplerinden kronik atrofik gastrit sağlık yönünden daha önemli olup mide kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Kronik atrofik gastriti olan hastalarda kanser gelişme riskini belirleyen bazı rehberler mevcuttur. Bu rehberlerden en çok kullanılanı OLGA veya OLGİM diye adlandırılan rehberlerdir. Kronik atrofik gastritin tüm dünyada en önemli sebebi ‘’Helikobakter Pilori’’ bakterisidir. Helikobakter Pilori sıklığı genellikle sosyo-ekonomik seviyesi düşük olan toplumlarda fazladır. Ülkemizde 20 yaş üstü kişilerde kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın bu bakterinin mide de görülme sıklığı % 60-70 civarındadır. Bu bakteri öncelikle midenin son kısmına (antrum) yerleşir ve midede asit salınımından sorumlu olan hücrelerin sayısında azalmaya dolaysıyla mide asidinin azalmasına sebep olur. Bakteri tedavi edilmediği taktirde kişiden kişiye değişen bir zaman içerisinde asıl mide hücrelerinin yerine barsak tipi hücrelerin geçmesine neden olur. (İntestinal metaplazi). Daha ileriki zamanlarda mide iç yüzeyi (mukoza) incelmeye başlar, asit salgılayan hücrelerin kitlesi iyice azalır. Midenin iç tabakasında incelme yani atrofi geliştiğinde bu bakterinin mideye yayılımı daha da artar ve midenin üst bölümlerine de yayılır. Böylece midenin üst bölgelerinde de incelme (atrofi) gelişmeye başlar. İşte bu safhada mide kanseri riski artmış olur. Eğer bu bakteriyle birlikte mide kanseri için diğer risk faktörleri de mevcutsa; örneğin aşırı tuzlu gıda tüketilmesi, ailevi yatkınlık, sigara alışkanlığı, alkol tüketimi, B ve C vitaminlerinin eksikliği gibi durumların da olması durumunda mide kanseri gelişme riski daha da artmış olur.

Böylece midesinde Helikobakter Pilori bulunan ve diğer risk faktörlerinide bulunduran kişilerde mide kanseri gelişme riski bu faktörlerin olmadığı kişilere göre 10-15 misli daha artmış olmaktadır.

Atrofik Gastriti Olan Hastaların Takibi Nasıl Yapılmalı?

Ailesinde mide kanseri öyküsü olmayan ileri derecede yaygın atrofik gastriti olan kişilerin her 3 yılda bir, ailesinde mide kanseri öyküsü olan kişilerin ise 1-2 yılda bir endoskopik muayenesi yapılıp midenin çeşitli bölgelerinden 6-7 adet biyopsi alınarak incelenmesi gerekmektedir. Eğer sınırlı  (sadece midenin son kısmında antrum) bölgesinde orta derecede, atrofi mevcutsa bu kişilerin takibi önerilmemektedir. Her endoskopik muayene yapılırken Helikobakter Pilorinin varlığı araştırılmalıdır. Eğer Helikobakter Pilori midede mevcutsa tedavi edilmelidir. Helikobakter Pilori erken tedavi edilirse atrofik gastritte kısmi bir gerileme sağlanmaktadır. Eğer mide mukozasında bağırsak hücresine dönüşüm ( İntestinal metaplazi ) oluşmadan bu bakteri tedavi edilirse mide kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır.

Ülserin Mide Kanseri İlişkisi 

Mide kanserinin endoskopik görünümü kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Erken devrede mide mukozadaki renk değişiklikleri, kabarıklıklar çöküntüler mide kanserinin erken görüntüleri olabilir. Bu görüntüler varsa mutlaka bu bölgelerden çok sayıda biyopsi alınarak incelenmesi gerekir. İlerlemiş mide kanserlerinin endoskopik görünümü ise hastadan hastaya değişmek üzere karnabahar manzarasında, ülser görünümünde veya bu her iki görünümün bir arada olduğu ülsere-vegetan diye tariflenen bir görünümde olabilir.  Ülser görünümlü olan mide kanseri iyi huylu ülser görüntüsü ile karıştırılabilir. Bu nedenle mide de ülser görüldüğünde iyi huylu bir ülser mi, mide kanserinin bir alt görüntüsü mü ayrımını yapmak için mutlaka ülser kenarlarından biyopsi almak gerekmektedir. Biyopsi neticesinde eğer kanser bulgusu yoksa bu ülser ilaçlarla iyileşir ve kansere dönüşme olmaz. Ancak şu var ki ülser şeklinde görüntü veren mide kanserlerinin % 2-5 i ülser ilaçlarıyla iyileşebilir, ancak bu,  yalancı bir iyileşme olup zaman geçtikçe içten içte ilerleyerek daha geniş ve ileri devre bir mide kanseri olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenle tekrar vurgulamak gerekirse görüntüsü nasıl olursa olsun her mide ülserinden mutlaka biyopsiler alınması gerekmektedir. Duodenal yani onikiparmak bağırsak denilen ince bağırsak başlangıcında oluşmuş ülserler için aynı şey geçerli değildir.  12 parmak bağırsağı ülserlerinin % 98 i iyi huylu ülserlerdir. Bu bölgede görülen ülserlerde eğer tipik ülser görünümü dışında bir görünüm varsa, ülser kenarları düzensiz, çapı büyükse veya barsak boşluğunu tıkayıcı bir görünüm varsa o taktirde onikiparmak bağırsağı ülserlerinden de biyopsiler alınmalıdır. 

Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi
Gastroentroloji
Prof. Dr. Nihat Okçu
3 Aralık 2020