Plaquenil (Hidroksiklorokin) Retinopati
Birçok sistemik ilaç retinada toksik etki yapabilir. Bu ilaçlardan birisi nispeten sık olarak dermatolojik ve romatolojik hastalıklarda kullanılan hidroksiklorokindir (Plaquenil). Hidroksiklorokin sıtma, romatoid artrit, sistemik lupus eritamotozus gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılan etkili bir ilaçtır. Hidroksiklorokine bağlı görülen retina toksisitesi nadir olarak görülmektedir. Ancak toksisite görüldüğünde ilaç kesilse bile kalıcı ilerleyici hasarlara neden olabilmektedir. Bu yüzden retina tokisistesi açısından ilaç kullanıldığı süre içinde sıkı takibi gerekmektedir. Hidroksiklorokin tedavisine başlamadan önce göz muayenesi ve bir takım testlerin başlangıç olarak yapılması ve daha sonra ilaç kullanıldığı süre boyunca belli aralıklarla incelemelerin tekrarlanması önerilmektedir.
Diabetik Retinopati
Diabetes mellitus (halk arasında şeker hastalığı) vücudun insülin hormonunu yeterli miktarda üretememesine veya üretmesine karşın vucudun insülini kullanamaması sonucu kan şekerinin yükselmesine bağlı gelişen kronik bir hastalıktır. Görülme sıklığı alınan gıdalar ve hareketsiz yaşam gibi nedenlerle hızla artmaktadır. Ülkemizde ciddi bir sağlık sorunu haline gelen diabetin toplumda görülme sıklığının %10-15’lere yükseldiği tahmin edilmektedir. Diabetik hastalarda retinada uzun yıllar içinde oluşan patolojik değişikliklere “diabetik retinopati” ismi verilmektedir. Diabetik hastaların tümü diabetik retinopati riski taşırlar. Diabet ayrıca kırma kusuru, katarakt, glokom, göz sinir iltihabı, göz kası felci, kornea problemleri ve göz enfeksiyonlarına yatkınlık gibi daha birçok göz problemine de risk oluşturmaktadır. Hastalık süresi uzadıkça diabetik retinopati riski artmaktadır. Diabetik retinopati kabaca ikiye ayrılmatadır. Biricisi “Non proliferatif diabetik retinopati” küçük retina damarları kanamaya ve sıvı sızdırmaya başladığı zaman görülmektedir. Bunun sonucu retinada, sarı noktada ödem (şişme), küçük kanamalar, lipit sızıntılar (eksüda) şeklide lezyonlar retinada saptanır. Diabetik retinopatinin ikinci tipi ise “proliferatif diabetik retinopatidir.” Bu formda retinanın küçük dmarları artık tıkanmıştır. Retina beslenmesi bozulur ve vucudumuz cevap olarak retinada bu bölgeleri beslemek için yeni damar oluşumları meydana getirir. Ne yazık ki bu yeni damar oluşumları zayıf duvarlı oldukları için faydadan çok zarara neden olurlar ve kanamaya meyillidirler. Göz içine olan kanama ağrısız ani görme kaybına neden olur. Ayrıca retinada çekintiler ve retina ayrılmaları (traksiyonel retina dekolmanı) görülebilir. Ön kamara açısında oluşan yeni damar oluşumları ise ciddi ağrılı göz içi basınç yükselmelerine (neovasküler glokom) yol açar. Tüm bu proliferatif diabetik retinopati komplikasyonları ciddi görme kaybı ile sonuçlanır. Diabetik retinopatinin tedavisinde laser, göz içi ilaç enjeksiyonları ve cerrahi tedavi yer almaktadır.
Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonu
Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD) 50 yaş ve üzeri toplumda merkezi görmeyi etkileyen bir retina hastalığıdır. Merkezi görme kaybı geri dönüşümsüz olabileceği için tanı ve tedavinin erken yapılması oldukça önemlidir. YBMD’nun yaş ve kuru olmak üzere iki tipi vardır. En sık karşılaşılan formu kuru tiptir. Retina altında biriken “drusen” adı verilen depozitler ve hücrelerde atrofi kuru tip YBMD’nin bulgularıdır. Drusenler kendi başlarına görme azalmasına yol açmazlar. Ancak sayılarının ve boyutlarının artması yaş tipe dönüşme için önemli bir belirteç olarak kabul edilmektedir. Yaş tip YBMD ise retina altında yeni damar oluşumları meydana geldiğinde görülen tipidir. Yeni damar oluşumları kanama ve sıvı sızıntısı yaparak ciddi görme kaybına neden olurlar. En önemli risk faktörü hastalığın adından da anlaşılacağı gibi yaştır. Diğer risk faktörleri arasında ailesinde YBMD varlığı, sigara, hipertansiyon, açık göz rengine sahip olma sayılabilir. Son yıllarda geliştirilen yeni damar oluşumunu engelleyen ilaçların göz içi enjeksiyonları tedavisi bu hastalıkta bir devrim niteliği taşımaktadır. YBMD tam bir körlükle sonuçlanmamaktadır. Ancak hastalarda kitap okumakta güçlük, insanların yüzünü ayıramama şikayetlere neden olmaktadır.
Az Görme
Az görme günlük yaşam aktivitelerini yapamayacak düzeyde görme azlığı olması olarak tanımlanabilir. Az görme düzeyindeki hastalar okumak, yazmak, alış-veriş, televizyon izlemek, araba kullanmak ve insanların yüzünü ayırmak gibi günlük yaşamın vazgeçilmez görme ile ilgili fonksiyonları yapamamaktadırlar. Az görme olan hastaların şikayetleri gözlük, kontakt lens, tıbbi tedavi veya cerahi ile düzeltilemez. Görme keskinliği özel aletlerle arttırılmaya çalışılır. Bu özel aletler büyüteçler, teleskoplar veya bilgisayarlı büyüteçlerden oluşmaktadır. Az görme hastalarının bu cihazları kullanma yetisi kazanması belli rehabilitasyon programı içerir.
Epiretinal Membran
Epiretinal membran retina üzerinde oluşan zarlara verilen isimdir. Özellikle görme merkezi olan sarı nokta (maküla) üzerinde yer alırsa epimaküler membran adını almaktadır. Yaş ile gözün içini dolduran vitreus adı verilen saydam jöle kıvamındaki doku sıvılaşmaktadır. Yaşlanma ile oluşan vitreus jöle erimeleri sonucunda vitreus retinadan ayrılmaya başlar. Bu ayrılmalar sırasında bazen retina üzerinde zarlar oluşabilir. Bunun dışında diğer göz hastalıklarına örneğin periferik retina yırtıkları, üveit gibi sekonder epiretinal membran gelişebilir. Epiretinal membran dediğimiz bu zarlar çoğu zaman belirgin bir şikayet vermezler ve rutin damlalı göz muayenesi sırasında saptanırlar. Hafif bulgular ile seyreden epiretinal membran hastaları herhangi bir tedavi yapılmadan takip edilebilir. Eğer görme azlığı artar ve eğri görme hastanın günlük yaşamını etkilemeye başlarda epiretinal membran tedavisi düşünülebilir. Epiretinal membranın günümüzde tek tedavi seçeneği ameliyattır.
Epiretinal Membran
Epiretinal membran retina üzerinde oluşan zarlara verilen isimdir. Özellikle görme merkezi olan sarı nokta (maküla) üzerinde yer alırsa epimaküler membran adını almaktadır. Yaş ile gözün içini dolduran vitreus adı verilen saydam jöle kıvamındaki doku sıvılaşmaktadır. Yaşlanma ile oluşan vitreus jöle erimeleri sonucunda vitreus retinadan ayrılmaya başlar. Bu ayrılmalar sırasında bazen retina üzerinde zarlar oluşabilir. Bunun dışında diğer göz hastalıklarına örneğin periferik retina yırtıkları, üveit gibi sekonder epiretinal membran gelişebilir. Epiretinal membran dediğimiz bu zarlar çoğu zaman belirgin bir şikayet vermezler ve rutin damlalı göz muayenesi sırasında saptanırlar. Hafif bulgular ile seyreden epiretinal membran hastaları herhangi bir tedavi yapılmadan takip edilebilir. Eğer görme azlığı artar ve eğri görme hastanın günlük yaşamını etkilemeye başlarda epiretinal membran tedavisi düşünülebilir. Epiretinal membranın günümüzde tek tedavi seçeneği ameliyattır.
Uçuşmalar ve Işık Çakması Şikayeti
Gözün içi ise vitreus denilen jöle kıvamında saydam bir doku ile doludur. Vitreus retinaya yapışık bir yapıdır. Yaşlandıkça veya travma, yüksek miyopi gibi durumlarda erken yaşlarda vitreus erimeye başlar ve gözün içinde yer yer erimiş vitreus alanları meydana gelir. Eriyen vitreusun moleküler düzeni değişir ve saydamlığını yitirip lifsel noktasal yapılara dönüşür. Bu yapılar görme aksının önünde yer alırlarsa hastaların tariflerine göre sinek, örümcek uçuşmaları şeklinde gölgelere neden olurlar. Bazen vitreus retinadan ayrılıken retinada yırtık yapabilir. Eğer muayene sırasında periferik retina yırtığı saptanırsa yırtık etrafına laser Yapılması Gereklidir.
Maküla Deliği
Maküla sarı nokta (Latince maküla= nokta, lutea=sarı) anlamına gelmektedir. Bu bölge aldığı çok yüksek ışık enerjisinin zararlı etkilerini absorbe etmek için sarı lütein pigmentinden oldukça zengindir ve daha sarı renkte görülür. Bu nedenle bu bölgeye anatomistler maküla lutea yani sarı nokta adını vermişlerdir. Makülada oluşan deliğe ise maküla deliği denilmektedir. Maküla deliği büyüklüğüne göre evrelere ayrılmaktadır. Bazen akut travma sonucu travmatik maküla deliği oluşabilir. Bunun dışında retina dekolmanı, intraoküler inflamasyon maküla deliğine neden olabilmektedir. Maküla deliğinin tedavi yöntemi cerrahidir.
Optik Nörit
Optik nörit göz sinirinin iltihabıdır. Birçok hastada optik nörit sebebi saptanamazken bilinen en sık optik nörit sebebi multiple skleroz hastalığıdır. Hastalar görme azlığı, gözlede hareketle ağrı, renk görme bozukluğu, görme alanı defekti, kontrast duyarlılık azalması gibi şikayetlerle başvururlar. Damlalı yapılan göz dibi muayenesinde sinirde şişlik görülür. Bunun dışında sinirin görünen kısmının tutulmadığı daha geride tutulum olduğunda sinir normal gözlenir. Bu durumda ayrıcı tanıda VEP denilen oküler elektrofizyolojik test sinir iletim hızındaki yavaşlamayı saptaması ile bize değerli bilgiler verebilir. Ayrıca magnetik rezonans, bilgisayarlı tomografi, lumbar ponksiyon, kan testleri de tanı için gerekli olabilen incelemelerdir. Tedavisinde steroidler kullanılmaktadır. Görme artışını kortikosteroidler hızlandırılar ancak sonuç görmeyi değiştirmemektedir. Multiple skleroz hastalarında görülen optik nörit tedavisinde immünsüpresif tedavide eklenmektedir.
Retina Dekolmanı
Retinada yırtık olduğunda sıvı yırtık yerinden retinanın arkasına girer ve retina ayrılır (dekole olur.) Bu duruma yırtıklı retina dekolmanı denir. Dekole retina fonksiyonunu yapamaz hale gelir. Gözün en ciddi hastalıklarında biridir. Bunun dışında proliferatif diabetik retinopati gibi hastalıklarda retina üzerinde oluşan fibröz bandlar retinayı çekerek yırtık ve retina dekolmanı yapabilir. Bu duruma çekintili (traksiyonel) retina dekomanı denir. Diğer bir mekanizma ise nanoftalmus gibi retina altındaki sıvı dengelerinin bozulmasına bağlı gelişen yırtıksız (seröz) retina dekolmanıdır. Yırtıklı retina dekolmanı olan hastalar ışık çakması, flaş patlamaları, sinek uçuşmaları, kurum dökülmesi şiakyeti ile gelebilirler. Yaş, ailesinde retina dekolmanı hikayesi olması, miyopi, diğer gözde retina dekolmanı hikayesi risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Retina dekolmanı tanısı rutin göz muayenesi sırasında göz bebeği genişletilerek yapılan göz dibi muayenesi ile konulur. Retina dekolmanın tedavisi ise cerrahidir. Cerrahi seçeneklerden biri skleral çökertme (serklaj) ameliyatıdır. Bir diğer cerrrahi yöntem vitrektomi ameliyatıdır.
Retinitis Pigmetosa ve Herediter Retinopatiler
Retinitis pigmentosa en sık görülen herediter retinopatilerden biridir. İlerleyici şekilde gece görememe periferik görme alanı daralması görülür. Her yaşta görülebilir. Genetik geçiş formuna göre hastalığın seyri değişmektedir. Herediter retina hastalıklarını tanı ve takibinde oküler elektrofizyolojik testler değerli bilgiler vermektedir. Herediter retina hastalıklarında henüz bilinen etkili bir tedavi seçeneği bulunamamıştır. Gen ve kök hücre tedavisi ve retinal çip uygulamarı ümit vadetmektedir.
Retinoblastoma ve Göz Tümörleri
Retinoblastoma çocukluk çağında retinadan gelişen malign bir tümördür. Çocukluk döneminin en sık görülen malign tümörüdür. Eğer çocuğun göz bebeği beyaz ise veya fotoğraflarda gözbebeği beyaz çıkıyorsa göz hemen doktoruna başvurmak gerekir. Retinoblastom herediter olabilir. Aile hikayesi olanlar daha risklidir. Genellikle 1-2 yaş arasında ortaya çıkar. Retinoblastom olan çocuklarda başka tümörler yatkınlık görülmektedir. Tanı için genel anestezi altında muayene gereklidir. Erken tanı ve tedavi ile %90’ın üzerinde başarı şansı vardır. Tedavi seçenekleri arasında ilaç, radyoterapi, laser ve cerrahi mevcuttur.
Retina Ven Tıkanıklıkları
Retinanın toplardamarı (ven) tıkanıklığı ani ağrısız görme kaybına neden olmaktadır. Retinanın kan drenajını sağlayan venin tıkanıklığı retinada ödem, kanama, lipit sızıntısına neden olur. Genellikle 60 yaşında sonra görülür. İki tipi vardır. Venin kökü tıkanabilir. Ya da venin dallarında biri tıkanabilir. Eğer kök tıkanırsa görme kaybı daha ağır olmaktadır. Tıkanıklık genellikle bir pıhtı ile olmaktadır. Risk faktörleri arasında yüksek kan basıncı, yüksek kollesterol, glokom, diabet, sigara kullanımı, kan hastalıkları sayılabilir. Bu yüzden sistemik inceleme ile risk faktörleri belirlenerek diğer gözün riski azaltılabilir. Tedavi seçenekleri arasında ödemi azaltan göz içi ilaç enjeksiyonları başarı ile uygulanmaktadır. Beslenmeyen alanlara laser tedavisi uygulaması diğer bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. %20 hastada yeni damar oluşumu gelişmektedir. Bazen tedaviye cevap vermeyen hastalarda cerrahi (vitrektomi) başarı ile uygulanabilir.
Giriş Tarihi: 11.01.2021
Güncellenme Tarihi: 01.07.2025
Web sitemizde yer alan tüm içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşımaktadır. Şikayetinizle ilgili değerlendirme, tanı ve tedavi için mutlaka bir doktora veya sağlık kuruluşuna başvurunuz.