ONLİNE İŞLEMLER
Skolyoz, omurganın yana doğru anormal bir eğrilik göstermesiyle ortaya çıkan bir kas-iskelet sistemi hastalığıdır. Sağlıklı bir omurga, arkadan bakıldığında düz bir hat şeklinde uzanırken, skolyozlu bireylerde omurga "C" veya "S" harfine benzeyen bir kıvrım sergileyebilir. Bu eğrilik genellikle göğüs (torasik) veya bel (lomber) bölgelerinde görülür ve eğriliğin derecesine bağlı olarak farklı şiddetlerde olabilir.
Uzmanlarımıza Danışmak için Tıklayın
Skolyoz, çoğunlukla çocukluk ve ergenlik döneminde fark edilse de her yaşta gelişebilir. Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda skolyoz ilerleyici olabilir ve erken teşhis edilmezse postür bozuklukları, sırt ve bel ağrıları gibi problemlere yol açabilir. Hafif skolyoz vakaları genellikle belirgin semptomlara neden olmazken, daha ileri derecelerdeki skolyoz solunum zorlukları, omurga deformitesi ve hareket kısıtlılığı gibi ciddi sağlık sorunlarına sebep olabilir.
Skolyozun ortaya çıkmasına neden olan faktörler tam olarak bilinmemekle birlikte, hastalığın gelişiminde birçok farklı etken rol oynayabilir. Skolyoz, doğuştan gelen yapısal anomalilerden, genetik faktörlere, kas ve sinir hastalıklarına kadar çeşitli nedenlerle oluşabilir. Bazı skolyoz vakaları tamamen idiopatik, yani nedeni bilinmeyen şekilde ortaya çıkarken, bazıları altta yatan bir hastalığın sonucu olarak gelişebilir. Skolyozun en yaygın nedenleri:
1. Genetik Faktörler
Skolyozun en yaygın nedenlerinden biri genetik yatkınlıktır. Aile geçmişinde skolyoz öyküsü olan bireylerde, bu hastalığın gelişme riski daha yüksektir. Genetik faktörlerin özellikle idiopatik skolyoz vakalarında etkili olduğu düşünülmektedir. Bazı genetik mutasyonlar, omurganın gelişiminde anormalliklere yol açarak skolyozun ilerlemesine sebep olabilir.
2. Serebral Palsi
Serebral palsi, kasların kontrolünü etkileyen bir nörolojik hastalıktır ve skolyoza yol açan önemli etkenlerden biridir. Kaslardaki dengesizlik ve spastisite (kasların sürekli kasılı kalması), omurganın düzensiz şekilde eğrilmesine neden olabilir. Serebral palsili bireylerde skolyozun ilerleme riski daha yüksektir ve genellikle erken yaşlarda ortaya çıkar.
3. Kas Distrofisi
Kas distrofisi, kasların zamanla zayıflamasına ve kaybına neden olan genetik bir hastalıktır. Omurganın dik durmasını sağlayan kaslar yeterince güçlü olmadığında, omurga eğriliği oluşabilir. Kas distrofisine bağlı skolyoz vakaları genellikle ilerleyicidir ve düzenli takip gerektirir.
4. Doğumsal (Konjenital) Sebepler
Bazı bebekler, omurganın anormal gelişimi nedeniyle doğuştan skolyoz ile dünyaya gelebilir. Konjenital skolyoz, omurga kemiklerinin tam olarak oluşmaması veya yanlış birleşmesi gibi gelişimsel anomalilerden kaynaklanır. Bu durum, anne karnındaki gelişim sırasında meydana gelir ve genellikle erken yaşlarda teşhis edilir.
5. Enfeksiyonlar
Omurga bölgesini etkileyen bazı enfeksiyonlar, omurga yapısında deformitelere yol açarak skolyoz gelişimine neden olabilir. Özellikle tüberküloz gibi kronik enfeksiyonlar, omurga kemiklerini zayıflatarak eğrilik oluşumuna zemin hazırlayabilir.
6. Tümörler
Omurga çevresinde gelişen tümörler, omurga yapısını bozarak skolyoz oluşumuna neden olabilir. Tümörün büyümesi omurlar üzerinde baskı oluşturarak omurga eğriliğine yol açabilir. Bu tür vakalarda, tümörün cerrahi olarak çıkarılması veya radyoterapi gibi tedaviler skolyozun ilerlemesini engelleyebilir.
7. Marfan Sendromu
Marfan sendromu, bağ dokularını etkileyen genetik bir hastalıktır. Bağ dokularının zayıf olması, omurganın stabilitesini bozarak skolyoz gelişimini tetikleyebilir. Marfan sendromlu bireylerde skolyoz yaygın olarak görülür ve hastalığın şiddetine bağlı olarak cerrahi müdahale gerekebilir.
8. Down Sendromu
Down sendromu, genetik bir farklılık sonucu ortaya çıkan bir durumdur ve skolyoz gelişimi açısından risk faktörü olarak kabul edilir. Down sendromlu bireylerde kas tonusu düşük olduğu için omurga desteği yetersiz olabilir ve bu da skolyoz gelişimine neden olabilir.
9. Omurilik Yaralanması
Trafik kazaları, düşmeler veya spor yaralanmaları gibi travmalar omurilik üzerinde ciddi etkilere neden olabilir. Omurilik zedelenmesi, omurganın dengesini bozarak skolyoz oluşumuna sebep olabilir. Omurilik yaralanmasına bağlı skolyoz vakalarında genellikle rehabilitasyon ve fizik tedaviye ihtiyaç duyulur.
10. Kas ve Sinir Hastalıkları
Skolyozun nöromusküler nedenleri arasında kas ve sinir hastalıkları da yer alır. Özellikle spinal musküler atrofi (SMA) gibi sinir-kas hastalıkları, omurga kaslarının zayıflamasına ve skolyozun gelişmesine neden olabilir. Bu tür durumlarda skolyoz ilerleyici olabilir ve cerrahi müdahale gerektirebilir.
Skolyoz, omurganın yana doğru anormal eğrilmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır ve belirtileri hastalığın derecesine göre değişiklik gösterebilir. Hafif skolyoz vakalarında semptomlar fark edilmezken, ilerleyici skolyoz durumlarında duruş bozukluğu, ağrı ve hareket kısıtlılığı gibi belirtiler gözlemlenebilir. Skolyozun belirtileri genellikle fiziksel muayene sırasında ortaya çıkar ve erken teşhis edilmesi, hastalığın ilerlemesini önlemek açısından büyük önem taşır.
Skolyoz belirtilerini daha detaylı şekilde inceleyelim:
1. Eşit Olmayan Omuzlar
Skolyozlu bireylerde en yaygın gözlemlenen belirti omuzlar arasındaki seviye farkıdır. Bir omuz diğerine göre daha yüksek durabilir ve bu durum özellikle giysi giyildiğinde veya fotoğraflarda fark edilebilir. Bu belirti genellikle hafif dereceli skolyoz vakalarında ilk fark edilen bulgulardan biridir.
2. Dışarı Çıkan Kürek Kemikleri
Omurga eğriliği arttıkça, kürek kemiklerinde asimetri görülebilir. Omurgadaki eğriliğe bağlı olarak bir kürek kemiği diğerinden daha fazla çıkıntılı olabilir. Bu durum, özellikle hastanın öne eğilmesiyle daha belirgin hale gelir ve genellikle fiziksel muayene sırasında fark edilir.
3. Pelvisin Üzerinde Ortalanamayan Baş
Sağlıklı bir omurgada baş, pelvisin tam ortasında konumlanır. Ancak skolyozda, omurganın yana eğilmesine bağlı olarak başın ortalanmaması durumu ortaya çıkabilir. Bu belirti, hastanın dik duruş pozisyonunda daha net fark edilebilir.
4. Kalçalarda Eşitsizlik
Skolyozun ilerlemesiyle birlikte kalçalar arasında asimetrik bir görünüm ortaya çıkabilir. Bir kalça diğerine göre daha yüksek veya daha çıkıntılı olabilir. Bu durum, oturma pozisyonunda da fark edilebilir ve zamanla yürüyüş dengesizliğine neden olabilir.
5. Sürekli Bir Tarafa Eğilme
Skolyozun belirgin hale gelmesiyle birlikte hastalarda vücudun bir tarafa doğru eğildiği gözlemlenebilir. Omurga eğriliği nedeniyle vücut ağırlık merkezi değiştiğinden, birey farkında olmadan bir tarafa daha fazla yük vererek yürüyebilir veya oturabilir.
6. Eşit Olmayan Bacak Uzunluğu
Bazı skolyoz vakalarında, omurga eğriliği nedeniyle bir bacak diğerine göre daha kısa görünebilir. Bu durum aslında bacak uzunluğundaki bir farklılıktan değil, omurgadaki eğrilikten kaynaklanır. Bacak uzunluğu eşitsizliği, hastaların yürüyüş biçimini etkileyebilir ve zamanla kalça ve diz eklemlerinde ağrılara yol açabilir.
7. Cilt Lekeleri
Bazı doğumsal skolyoz vakalarında, omurgadaki anormalliklere ek olarak sırtta doğuştan gelen kahverengi lekeler, gamzeler veya kıllanma gibi cilt değişiklikleri görülebilir. Bu belirtiler genellikle omurga gelişiminde bir anomali olduğunu gösterir ve erken teşhis için önemlidir.
8. Boy Kaybı
Skolyozun ilerleyen safhalarında, omurganın eğriliği nedeniyle hastanın boyunda kısalma meydana gelebilir. Eğrilik ne kadar büyükse, omurga o kadar sıkışır ve hastanın boyu olduğundan daha kısa görünür. Bu belirti genellikle ileri dereceli skolyoz vakalarında belirgin hale gelir.
Skolyoz, omurganın yana doğru eğrilmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır ve nedenlerine göre farklı türlere ayrılır. Skolyozun türünü belirlemek, hastalığın seyrini anlamak ve en uygun tedavi yöntemini belirlemek açısından büyük önem taşır. Skolyozun en yaygın görülen türleri idiopatik skolyoz, nöromusküler skolyoz ve konjenital skolyoz (doğuştan skolyoz) olarak üç ana gruba ayrılır.
1. İdiopatik Skolyoz
İdiopatik skolyoz, skolyoz vakalarının yaklaşık %80’ini oluşturan ve nedeni tam olarak bilinmeyen skolyoz türüdür. "İdiopatik" kelimesi, hastalığın kesin sebebinin belirlenemediği anlamına gelir. Ancak yapılan araştırmalar, genetik faktörlerin bu skolyoz türünün gelişiminde önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
İdiopatik skolyoz, genellikle çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkar ve yaş gruplarına göre sınıflandırılır:
Adölesan idiopatik skolyoz, özellikle büyüme çağındaki çocuklarda görülür ve omurga eğriliği ergenlik döneminde hızla ilerleyebilir. Bu nedenle düzenli kontroller ve erken teşhis büyük önem taşır.
Tedavi Yaklaşımları: İdiopatik skolyoz hafif düzeydeyse gözlem ve özel egzersiz programları önerilir. Eğriliğin derecesine bağlı olarak korse tedavisi uygulanabilir. Eğer eğrilik 40 dereceyi aşarsa cerrahi tedavi düşünülebilir.
2. Nöromusküler Skolyoz
Nöromusküler skolyoz, kas ve sinir sistemini etkileyen hastalıklar nedeniyle gelişen skolyoz türüdür. Omurgayı destekleyen kasların düzgün çalışmaması sonucunda ortaya çıkar ve genellikle ilerleyicidir.
Nöromusküler skolyoza yol açan bazı hastalıklar şunlardır:
Bu tür skolyoz, genellikle daha hızlı ilerler ve hastaların çoğunda oturma ve yürüme güçlükleri görülür. Nöromusküler hastalıkların doğası gereği skolyozun tedavisi daha zorludur ve genellikle erken yaşta müdahale edilmesi gerekir.
Tedavi Yaklaşımları: Nöromusküler skolyoz vakalarında eğriliğin ilerlemesini yavaşlatmak için fizyoterapi ve özel oturma destekleri kullanılır. Ancak eğrilik 40-50 dereceyi geçtiğinde cerrahi müdahale gerekebilir.
3. Konjenital Skolyoz (Doğuştan Skolyoz)
Konjenital skolyoz, bebeklerin omurgasındaki yapısal anomaliler nedeniyle doğumdan itibaren var olan skolyoz türüdür. Anne karnında omurga kemiklerinin yanlış gelişmesi veya omurların tam olarak ayrılmaması gibi sebeplerle ortaya çıkar.
Konjenital skolyoz vakalarında, eğriliğin ilerleyip ilerlemeyeceği doğumdan sonraki ilk yıllarda belirlenir. Bazı vakalar hafif seyrederken, bazıları hızla ilerleyerek ciddi omurga deformitelerine yol açabilir.
Konjenital skolyozun nedenleri:
Tedavi Yaklaşımları: Konjenital skolyoz, ilerleyici bir yapıya sahipse erken dönemde cerrahi müdahale gerekebilir. Hafif vakalar ise düzenli takip edilerek gözlem altına alınır.
Skolyoz, dünya genelinde yaygın olarak görülen bir omurga hastalığıdır. Yapılan araştırmalara göre, toplumun yaklaşık %2 ila %3’ünde skolyoz görülmektedir. Bu oran, her 100 kişiden 2 ila 3’ünün skolyoz hastası olduğu anlamına gelir. Skolyozun görülme sıklığı yaşa, cinsiyete ve skolyozun türüne bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Cinsiyete göre skolyoz sıklığı:
Yaş gruplarına göre skolyoz sıklığı:
Skolyozun ilerleyip ilerlemeyeceği birçok faktöre bağlıdır. Çocukluk ve ergenlik döneminde skolyoz fark edilmezse, ilerleyen yaşlarda postür bozuklukları, ağrılar ve hareket kısıtlılığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle skolyozun erken teşhisi ve düzenli takip edilmesi büyük önem taşır.
Skolyoz, erken aşamalarda belirgin semptomlar göstermeyebilir, bu yüzden birçok kişi omurga eğriliğine sahip olduğunu fark etmez. Ancak skolyoz ilerledikçe fiziksel belirtiler ve postür değişiklikleri ortaya çıkmaya başlar. Skolyozun erken teşhis edilmesi, hastalığın ilerlemesini önlemek ve daha etkili bir tedavi planı oluşturmak açısından büyük önem taşır.
Skolyozun olup olmadığını anlamak için aşağıdaki belirtileri gözlemlemek önemlidir:
Bu belirtiler özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde daha belirgin hale gelebilir. Ebeveynlerin çocuklarının duruşlarını düzenli olarak gözlemlemesi ve herhangi bir anormallik fark ettiğinde bir doktora başvurması önemlidir.
Skolyoz teşhisi, fiziksel muayene ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak konulur. Hastalığın erken tespit edilmesi, eğriliğin ilerlemesini önlemek ve en uygun tedavi planını belirlemek açısından büyük önem taşır. İlk aşamada, doktor hastanın duruşunu inceleyerek omurgadaki asimetrileri değerlendirir. Omuzlar, kalçalar ve kürek kemikleri arasındaki farklar, vücudun bir tarafa eğik durup durmadığı gibi belirtiler skolyoz şüphesi uyandırabilir.
Fiziksel muayene sırasında uygulanan en yaygın testlerden biri Adams Eğilme Testidir. Bu testte hasta öne eğilir ve doktor omurgadaki eğriliği gözlemler. Eğer sırtın bir tarafında çıkıntı veya düzensizlik varsa skolyozdan şüphelenilir. Ancak skolyozun kesin tanısı için yalnızca fiziksel muayene yeterli değildir; hastanın omurgasını detaylı bir şekilde değerlendirmek için radyolojik görüntüleme yöntemlerine başvurulur.
Skolyozun teşhisinde röntgen çekimi en yaygın kullanılan yöntemdir. Röntgen görüntüleri sayesinde skolyozun varlığı kesin olarak belirlenir ve omurga eğriliğinin açısı ölçülür. Cobb Açısı adı verilen ölçüm yöntemi ile skolyozun derecesi hesaplanır. Eğer eğrilik 10 derecenin üzerindeyse skolyoz teşhisi konulabilir. 10-20 derece arasındaki skolyoz hafif, 20-40 derece orta düzeyde ve 40 derecenin üzerindeki skolyoz ileri seviyede kabul edilir. Eğriliğin ilerleme riski değerlendirilerek hastaya uygun bir tedavi planı oluşturulur.
Bazı durumlarda skolyozun altında yatan nedeni belirlemek için Manyetik Rezonans (MR) veya Bilgisayarlı Tomografi (BT) taramaları istenebilir. Özellikle nörolojik bir problemden şüpheleniliyorsa veya omurilik anormallikleri araştırılıyorsa MR görüntüleme tercih edilir. BT taramaları ise skolyozun cerrahi planlaması yapılırken daha ayrıntılı omurga analizi yapmak için kullanılabilir.
Skolyoz, omurganın yana doğru eğrilmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır ve eğriliğin derecesine göre farklı seviyelere ayrılır. Skolyozun ciddiyetini belirlemek için Cobb açısı ölçümü kullanılır. Bu ölçüm, skolyozun ilerleme riskini değerlendirmeye ve tedavi seçeneklerini belirlemeye yardımcı olur. Skolyoz vakaları hafif, orta, şiddetli ve çok şiddetli skolyoz olmak üzere dört ana gruba ayrılır.
Hafif Skolyoz (10-25 Derece)
Hafif skolyoz, Cobb açısının 10 ile 25 derece arasında olduğu vakaları kapsar. Genellikle belirgin semptomlara neden olmaz ve hasta tarafından fark edilmesi zor olabilir. Çoğu hafif skolyoz vakası tesadüfen, rutin muayeneler sırasında tespit edilir. Bu derecede skolyoz genellikle omuzlarda hafif seviye farkı, kürek kemiklerinde çıkıntı veya duruş bozukluğu gibi belirtiler gösterebilir. Özellikle 8 derece skolyoz görüntüsü, eğriliğin başlangıç seviyesindeki skolyoz vakalarını anlamak için kullanılan bir örnektir.
Orta Derece Skolyoz (25-40 Derece)
Orta skolyoz, omurgadaki eğriliğin 25 ile 40 derece arasında olduğu vakaları ifade eder. Bu seviyede skolyoz hastaları genellikle belirgin postür bozuklukları, sırt ve bel ağrısı, omuz ve kalça dengesizliği gibi şikayetlerle doktora başvururlar. Eğriliğin ilerleme ihtimali daha yüksek olduğu için bu aşamada tedavi süreci titizlikle takip edilmelidir. 30 derece skolyoz görüntüsü, bu seviyedeki skolyozun omurga üzerindeki etkilerini görmek açısından önemli bir referans noktasıdır.
Şiddetli Skolyoz (40+ Derece)
Şiddetli skolyoz vakalarında Cobb açısı 40 dereceyi aşar ve eğrilik artık ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Hastalarda sırt ve bel ağrıları, solunum problemleri, hareket kısıtlılığı ve belirgin duruş bozuklukları görülebilir. Omurgadaki eğrilik, akciğer kapasitesini etkileyerek nefes darlığına neden olabilir ve ilerleyen vakalarda kalp sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. 50 derece skolyoz görüntüsü, bu seviyedeki skolyozun vücut yapısı üzerindeki etkilerini değerlendirmede kullanılan görseller arasındadır.
Çok Şiddetli Skolyoz (80+ Derece)
Çok şiddetli skolyoz vakalarında Cobb açısı 80 dereceyi geçer ve hastaların yaşam kalitesi ciddi şekilde etkilenebilir. Bu aşamadaki skolyoz, göğüs kafesi deformasyonlarına, akciğer ve kalp fonksiyonlarında bozulmalara ve şiddetli ağrılara yol açabilir. 90 derece skolyoz görüntüsü, omurgadaki aşırı eğriliğin nasıl bir şekil aldığını gösteren en uç örneklerden biridir.
Skolyozun derecesine göre uygulanacak tedavi yöntemleri değişkenlik gösterir. Hafif skolyozda düzenli takip ve egzersiz önerilirken, orta derecede skolyozda korse tedavisi kullanılabilir. Şiddetli ve çok şiddetli skolyoz vakalarında ise cerrahi müdahale gerekebilir.
Skolyoz tedavisi, hastalığın derecesine, ilerleme hızına ve hastanın yaşına bağlı olarak belirlenir. Hafif skolyoz vakalarında düzenli takip ve egzersiz yeterli olabilirken, orta ve ileri dereceli skolyozda korse tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir. Günümüzde skolyoz tedavisinde ameliyatsız ve cerrahi yöntemler olmak üzere farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır.
Ameliyatsız Skolyoz Tedavisi
Skolyozun erken teşhis edilmesi durumunda, cerrahiye gerek kalmadan omurga eğriliğini kontrol altına almak mümkündür. Ameliyatsız tedavi yöntemleri şunlardır:
Cerrahi Skolyoz Tedavisi
Eğriliğin 40 dereceyi aşması durumunda skolyoz cerrahisi gündeme gelebilir. Özellikle 50 derece üzerindeki skolyoz vakalarında, eğrilik zamanla akciğer ve kalp fonksiyonlarını etkileyebilir. Günümüzde skolyoz ameliyatlarında en sık uygulanan iki temel yöntem şunlardır:
Skolyoz ameliyatı sonrası iyileşme süreci, hastanın genel sağlık durumuna ve uygulanan cerrahi yönteme bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Spinal füzyon ameliyatı sonrasında hastalar genellikle 3-5 gün hastanede kalır ve ardından kontrollü hareketlerle günlük yaşama dönmeye başlar. İlk birkaç hafta içinde ağrı ve hareket kısıtlılığı yaşanabilir, ancak bu süreç doktorun önerdiği ağrı yönetimi ve rehabilitasyon programları ile kontrol altına alınır.
Ameliyat sonrası ilk 6 hafta hastanın ağır kaldırmaktan ve ani hareketlerden kaçınması gerekir. 3. ay itibarıyla fiziksel aktivite seviyesi artırılabilir ve doktor kontrolünde hafif egzersizlere başlanabilir. 6-12 ay içinde omurga kaynaşma sürecini tamamlayarak hasta tam iyileşme seviyesine ulaşabilir. Bu süreçte düzenli doktor kontrolleri ve fizik tedavi, skolyoz ameliyatının başarısını artıran en önemli faktörlerdir.
Skolyoz, omurganın doğal hizasından saparak eğrilik oluşturduğu bir durumdur. Günlük yaşamda yapılacak bazı düzenlemeler, skolyozun ilerlemesini yavaşlatabilir, omurgaya binen yükü azaltabilir ve hastaların yaşam kalitesini artırabilir. Doğru duruş alışkanlıkları, düzenli egzersiz ve ergonomik yaşam alanları oluşturmak skolyoz hastaları için büyük önem taşır. İşte skolyozlu bireyler için önerilen yaşam tarzı değişiklikleri:
Skolyoz ameliyatı fiyatı; hastanın durumu, ameliyatın karmaşıklığı, kullanılan teknik ve hastanenin sunduğu hizmetlere göre değişiklik gösterebilir. Kesin fiyat bilgisi için uzman bir doktor değerlendirmesi gereklidir. Güncel fiyat bilgisi ve detaylı tedavi planı için Medipol Sağlık Grubu ile iletişime geçebilirsiniz.
Skolyoz genellikle omuz ve kalçalar arasındaki dengesizlik, sırtın bir tarafında çıkıntı, vücudun bir tarafa eğilmesi ve duruş bozukluğu gibi belirtilerle anlaşılır. Evde basit bir test olarak Adams Eğilme Testi uygulanabilir: Kişi öne eğildiğinde sırtında asimetri olup olmadığı kontrol edilir. Kesin tanı için röntgen çekilerek Cobb açısı ölçülmelidir.
Skolyozun düzelip düzelmemesi, eğriliğin derecesine ve hastanın yaşına bağlıdır. Hafif skolyoz vakaları, düzenli egzersiz, fizik tedavi ve postür düzeltme teknikleri ile kontrol altına alınabilir. Orta derecede skolyozda korse tedavisi, eğriliğin ilerlemesini yavaşlatabilir. 40 derece ve üzerindeki skolyoz vakalarında ise cerrahi müdahale gerekebilir.
Skolyoz, omurga dengesizliğine bağlı olarak sırt, bel ve boyun bölgesinde ağrılara neden olabilir. Eğrilik ilerledikçe kalça, omuz ve bacaklarda ağrı ve yorgunluk hissi oluşabilir. Şiddetli skolyoz vakalarında omurgadaki baskıya bağlı olarak sinir sıkışmaları meydana gelebilir ve bu da bacaklarda uyuşma ve ağrıya yol açabilir.
Skolyoz hastaları için en uygun sporlar omurga kaslarını güçlendiren ve dengeyi destekleyen egzersizlerdir. Özellikle yüzme, pilates ve yoga, skolyozun ilerlemesini yavaşlatabilir. Schroth terapisi, skolyoz hastalarına özel olarak geliştirilen bir fizik tedavi yöntemidir. Ancak ağırlık kaldırma gibi omurgaya yük bindiren sporlardan kaçınılmalıdır.
Skolyoz hastalarının en sık yaşadığı şikayetler şunlardır: Omuz ve kalçalar arasındaki asimetri, sırt, bel ve boyun ağrısı, postür bozukluğu ve vücudun bir tarafa eğilmesi, uzun süre ayakta kalmada veya oturmada zorluk, bazı vakalarda solunum zorluğu
Skolyozun teşhis ve tedavisi için ortopedi ve travmatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları da skolyoz tedavisinde önemli bir rol oynar. Hastalığın ilerlemesine bağlı olarak cerrahi müdahale gerektiren durumlarda omurga cerrahisi konusunda uzman doktorlar devreye girer.
Evet, skolyoz doğuştan olabileceği gibi sonradan da gelişebilir. Ergenlik döneminde ortaya çıkan idiopatik skolyoz en yaygın türdür. Yetişkinlerde ise dejeneratif skolyoz, yaşlanmaya bağlı omurga aşınması ve duruş bozuklukları nedeniyle gelişebilir. Ayrıca travmalar, omurga yaralanmaları ve sinir-kas hastalıkları da skolyoza neden olabilir.
Skolyozun derecesi röntgen görüntüleri üzerinden Cobb açısı yöntemiyle ölçülür. Cobb açısı, omurgadaki en eğik iki omur arasındaki açıyı belirler. 10-25 derece hafif, 25-40 derece orta, 40+ derece şiddetli, 80+ derece çok şiddetli skolyoz olarak kabul edilir.
Skolyoz hastaları dik oturma alışkanlığı edinmelidir. Ergonomik bir sandalye kullanarak sırt desteği sağlanmalı ve bel boşluğunu destekleyen bir yastık kullanılmalıdır. Uzun süre oturmak zorunda kalanlar, belirli aralıklarla kalkıp hareket etmelidir. Ayaklar yere tam basmalı ve dizler 90 derece açıyla konumlanmalıdır.
Skolyozun ilerleme hızı kişiye ve yaşa bağlıdır. Büyüme çağındaki çocuklarda skolyoz daha hızlı ilerleyebilir. Ergenlik döneminde yılda 5-10 derece ilerleme olabilir. Yetişkinlerde skolyozun ilerleme hızı genellikle daha yavaş olup, yılda 1-2 derece artış görülebilir. Ancak ilerleme riski yüksek vakalar düzenli olarak takip edilmelidir.
Hafif skolyoz (10-25 derece) genellikle ciddi bir risk oluşturmaz, ancak ilerleme riski taşıdığı için düzenli olarak takip edilmelidir. Çoğu hafif skolyoz vakasında egzersiz ve fizik tedavi ile eğriliğin kontrol altına alınması mümkündür. Ancak büyüme döneminde skolyoz hızla ilerleyebileceğinden, erken teşhis büyük önem taşır.
Skolyoz genellikle büyüme dönemi tamamlanana kadar ilerleme eğilimindedir. Kız çocuklarında 15-16 yaş, erkek çocuklarında ise 17-18 yaş civarında omurga büyümesi tamamlanır ve skolyozun ilerleme riski azalır. Ancak dejeneratif skolyoz gibi bazı türler yetişkinlikte de ilerleyebilir. Bu yüzden her yaş grubunda düzenli doktor kontrolleri önemlidir.