ONLİNE İŞLEMLER
Kalça sıkışma sendromu, kalça ekleminde ortaya çıkan bir hastalıktır. Özellikle 20-40 yaş arası aktif sporla uğraşan bireylerde daha sık görülmektedir.
Kalça eklemi hareketinin kısıtlandığı ağrılı bir durumdur.
Belirtileri genellikle kalçada ve kasıklarda ağrı şeklinde kendini göstermektedir. Diğer yaygın belirtiler arasında hareket sınırlılığı ve eklem sertliği bulunmaktadır.
Sendromun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bu belirtilerden bir veya birkaç tanesi hastalarda görülebilmekte, bazı durumlarda ise belirti göstermeden ortaya çıkabilmektedir. Kalça ağrısı, yürüme zorluğu, gece ağrısı, hassasiyet, sıkışma ve takılma hissi belirtiler arasında yer almaktadır.
Bu hastalığın nedeni genellikle kalça bölgesindeki tendonların, kasların veya eklemi yağlayan sıvı dolu keselerin sıkışması veya tahriş olması durumudur.
Bu sıkışma genellikle kalça eklemi üzerinde baskı oluştururarak ağrıya sebep olmaktadır. Bu durum, uzun süreli tekrarlayan aktiviteler, aşırı yüklenme, travma veya anatomik faktörler gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilmektedir.
Genellikle 20-40 yaş arasında görülmektedir. Uzun süre oturmakla ve aktivitelerle artan kasık ağrısı sık görülmektedir.
Kalça sıkışma sendromu olan bir kişi ortopedi ve travmatoloji bölümüne randevu oluşturması gerekmektedir.
İlk adım, genellikle bir doktorun hastanın semptomlarını ve tıbbi geçmişini sorgulamasıdır. Kalça ağrısı, hareket kısıtlılığı ve aktivite sırasında rahatsızlık, bu sendromunun belirtileri olabilmektedir. Görüntüleme (MRG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme testleri ile kalça sıkışma sendromu teşhis edilmektedir. Bu testler, kalça eklemindeki anormal yapıları ve potansiyel hasarı göstermektedir.
Hareket açıklığında azalma, kasık, kalça, diz, kalça yan ve dize yayılan ağrı şeklinde belirtilerle kendini belli etmektedir. Kalça sıkışması üç tipe ayrılmaktadır.
Bunlardan birincisi tümsek tipi olarak adlandırılmaktadır. Kalça eklemini oluşturan femur kemiğinin ön tarafında oluşan kemik çıkıntısının hareket esnasında yuvaya takılarak ağrıya sebebiyet vermesidir.
İkincisi ise kıskaç tipi sıkışmadır. Buradaki oluşumun nedeni yuvanın femur başını fazla sarmasıdır. Bu da zamanla labrumda yırtığa, kemikte ise aşınmaya neden olmaktadır.
Bazı hastalarda bu iki tip sıkışma görülebilmektedir. Bu da kombine sıkışma olarak adlandırılmaktadır. Kalça sıkışma sendromu zamanla kireçlenmeye de neden olmaktadır.
Tedavide ilk etapta kalça çevresi kaslarını güçlendirme, aktivite değişiklikleri ve eklem içi enjeksiyon uygulanmaktadır. Şikayetleri altı aydan uzun süren hastalarda femoroasetabular osteoplasti (kemik çıkıntılarının traşlanması) ameliyatı ile başarılı sonuç almak mümkündür.
Tedavisi, semptomların şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Nonsteroidal anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID'ler), fizik tedavi ve egzersizler genellikle ilk tedavi seçenekleridir.
Şiddetli vakalarda veya başka tedavi yöntemleri başarısız olduğunda, ameliyat bir seçenek olabilmektedir. Bu işlem, eklemi sıkıştıran fazla kemik dokusunu çıkarmayı ve normal hareketi geri kazandırmayı amaçlamaktadır.
Cerrahi kapalı, açık ve mini-open yöntemler olarak üç gruba ayrılmaktadır. Açık yöntem, mini ve kapalı (artroskopik) yöntemlerin uygulanmaya başlamasıyla birlikte pek tercih edilmemektedir.
Kapalı yöntem olarak adlandırılan kalça artroskopisi yöntemiyle kalça sıkışma sendromu tedavi edilmektedir. Bu yöntemin dezavantajı ameliyat süresinin uzun olması, avantajı ise kesi yerinin küçük olmasıdır. Mini-open yöntemi ise 3-4 santimlik bir kesiyle kalçaya ulaşılarak herhangi bir kemik kesisi yapılmadan ve implant kullanılmadan kemiğin törpülenmesi ve labrum yırtığının onarılması işlemidir. Ameliyat süresi kısadır.
Hastalığın önlenebilmesi açısından bireylerin yaşına, kilosuna ve daha önceki egzersiz kapasitelerine uygun egzersizler yapmaları gerekmektedir. Kişinin yaşına uygun egzersizler yapması fayda sağlamaktan ziyade tendonlarda yırtıklara, kas yırtılmalarına veya ödemlere neden olabilmektedir.
Kalça sıkışma sendromunda ilk seçenek cerrahi değildir. Teşhis konulan hastalardan bazı hareketlerden sakınmaları, kilo vermeleri ve önerilen egzersiz hareketlerini yapmaları istenmektedir. Gerekli durumlarda enjeksiyon uygulamaları yapılmaktadır.
Ameliyat dışı yöntemlerin kullanılmasına rağmen hastanın ağrısında belirgin bir düzelme elde edilemiyorsa, ağrı altı aydan fazla bir süre devam ediyorsa ve günlük aktiviteleri ciddi olarak etkiliyorsa cerrahi önerilmektedir.
Önerilen egzersizler genellikle kalça eklemi etrafındaki kasların güçlendirilmesine odaklanır. Bu egzersizler, semptomları hafifletmeye ve hareket yeteneğini artırmaya yardımcı olabilir.
Ameliyattan sonra hastaların ağrıları dinmekte, kalça hareket açıklıkları artmakta ve birkaç ay içinde aktivitelerine yeniden dönebilmektedirler.
Ameliyat sonrası dönemde fizik tedavi ve rehabilitasyon programı çok önemlidir. Bu program, kasların güçlenmesini, esnekliğin artmasını ve normal hareket aralığının yeniden kazanılmasını amaçlamaktadır.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon sürecine düzenli olarak katılmak ve gerekli egzersizleri yapmak iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.
7 Temmuz 2023