Sitede Ara

Gün ışığını daha az görüyor, daha çok üşüyoruz. İşte, kış mevsimini sağlıkla geçirmek için hekimlerimizin sizlere sunduğu öneriler...

“Artık mevsim kış/ Serin bir sabahın huzuruna eğilip/ Toprağı öpüyor yapraklar/ Her şeyin rengi soluk bu günlerde/ Her şey kirli bir sarıya dönük.” Şairin bu satırlarda da ifade ettiği gibi kış mevsimi soğuk yüzünü gösterdi. Yapraklar döküldü, havanın rengi değişti. Tabi değişen sadece hava olmadı. Ruh halimiz, bedenimiz de bu değişimden payını aldı. Biraz daha depresif, gün ışığını az gören, bulaşıcı hastalıklara daha açık bir mevsimdeyiz artık. Medipol Üniversitesi Hastanesi hekimleri Uzman Klinik Psikolog Nihan Dengizek, Diyetisyen Arif Kaçan ve Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pelin Doğa Üstüner, 3 adımda kışa hazırlığın püf noktalarını anlattı.

Olumlu düşünün,  pozitif olun!
Uzm. Dr. Nihan Dengizek

Kış mevsimine girdiğimiz şu günlerde güneş ışınlarının azalması ve güneş ışınlarından faydalanamamanın sonucunda beyinde bazı bölgeler uyarılmadığından, serotonin salgılanması azalır ve melatonin artışı ile depresyon belirtileri yaşanabilir. Bu durum kadınlarda erkeklere oranla daha fazladır. Havanın kararması insanlarda duygu değişikliğine neden olabiliyor. Hüzün, üzüntü, mutsuzluk duyguları artabilir. Ruhsal çökkünlük, bitkinlik, isteksizlik, hayattan zevk alamama gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Kilo artışı veya kaybı, uykusuzluk veya artan uyku hali, cinsel istek ve enerjide azalma görülebilir. Bu belirtiler ortalama iki hafta kadar sürebilir. Mevsime adaptasyondan sonra kendiliğinden geçme ihtimali yüksektir. Uzun sürmesi ve yaşanılan belirtilerin şiddetli olması takdirde ise bir destek alınması gerekir. Ruh halimiz beslenme ve uyku düzenimiz üzerinde daha fazla etki gösterebiliyor. İnsanlar bu dönemde daha fazla uykuya yönelirler. Daha az enerji harcarlar.

FARKLI İLGİ ALANLARI OLUŞTURMALI

Kış mevsiminde yaşanılan bu duygu değişiklikleri ile başa çıkmak için bir takım yollar denenebilir. Öncelikle olarak gün içerisinde olabildiğince güneş ışınlarından faydalanılmalı. Uyku düzeni oluşturulmalı ve saatlerine dikkat edilmeli. Olumsuz düşüncelerin farkına varılmalı ve olumlu gerçekçi bir düşünceye dönüştürülmeli, olaylara her açıdan bakılmalı. Duyguları ve düşünceleri içinde yaşamak yerine yakınlarla paylaşılmalı. İş ve ev hayatı dışında mutlaka bir ilgi alanı oluşturulmalı. Gün içerisinde en azından yarım saat yürüyüş yapılmalı. Özetle, günlük koşturmalarımız dışında kendimize de zaman ayırırsak bu dönemi daha rahat atlatabiliriz.

Günde beş porsiyon sebze meyve
Dyt. Arif Kaçan

Soğuk ve maalesef hastalıklara davetkâr bir mevsimdeyiz. Kış hastalıklarına yakalanmamak için bağışıklığı güçlendirmek şart. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en kolay yolu doğru besinlerle yeterli ve dengeli bir beslenmedir. Kış aylarında vücut direncini arttırmak için antioksidan olarak da görev yapan A, C, E vitaminleri, demir ve çinko gibi mineralleri yeteri kadar almak gerekir. Özelikle ara öğünleri bağırsak florasını koruyacak probiyotik ürünlerle zenginleştirmek gerekir. Mutlaka fiziksel aktivite yapılmalıdır. Kış aylarında artan vitamin ve mineral gereksinimi kış meyve ve sebzelerinde bulunur. Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin; havuç, brokoli, kabak, lahana, maydanoz, kırmızı pancar gibi sebzelerin yanı sıra özellikle toksin atıp daha fazla antioksidan içeren kereviz, pırasa, karnabahar, brokoli, sarımsak ve kuru soğan tüketimi artırılmalıdır. Kış aylarında bolca bulunan nar, portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler de çokça tüketilmelidir. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü her gün 5 porsiyon sebze ve meyve yenilmesini önermektedir. Minerallerden özellikle demir ve çinko bağışıklık sistemini güçlendirici özelliktedir. Demirden zengin besinler; kırmızı et, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kereviz yaprağı, roka ve kuru kayısıdır.

İLAÇ NİYETİNE ÇORBA

Çinkodan zengin besinler; tam tahıllar, ekmek, et, balık, badem ve cevizdir. Bağışıklık sistemimizin büyük bir kısmı (yaklaşık %80’i) bağırsakta yer alır.  Prebiyotikler ve probiyotiklerin bazıları çeşitli mekanizmalar ile bağırsak florasının korunmasını sağlarlar. Bağırsak sisteminin mikrobiyal florasını değiştirerek insan sağlığı üzerinde olumlu etkiler yapan mikroorganizmalar olarak tanımlan probiyotikler içeren kefir, yoğurt gibi fermante süt ürünleri her mevsim tüketilmelidir. Öte yandan havaların soğumasıyla birlikte düşen metabolizma hızımızı bol baharatlı çorbalarla arttırabiliriz. Egzersiz ve hareketlilik bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Yapılan araştırmalarda hareketli olan veya sporla uğraşan bireylerin hastalıklara yakalanma riskinin daha az olduğu görülmüştür. 

Kış cilde yaramıyor
Yrd. Doç. Dr. Pelin Doğa Üstüner

Kış aylarında soğuk hava, kalorifer ile ısınan kapalı ve nemsiz ortamlar cildin olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Cildimiz bedenimizi enfeksiyon oluşturabilecek mikroorganizmalardan, zararlı kimyasal madde ve toksinlerden, mor ötesi ışınlardan, sıcak ve soğuktan koruyan mükemmel bir organ. Ancak işlevini yerine getirmesi için bakıma ihtiyacı var. Nemin azaldığı kış aylarında, cildin doğal nem üretim hızı yetersiz kalabilmektedir. Bu da, kış aylarında ellerde kuruma, kızarma ve çatlak oluşumu gibi sorunları beraberinde getirir. Havanın soğumasıyla ciltte kuruluk ve pul pul dökülmeler görüldüğü gibi, insanlardaki mevcut deri hastalıkları da başta kuruluk kaşıntısı, alerjik hastalıklar ve atopik egzema olmak üzere anlamlı olarak artmaktadır. Deri kuruluğu, başta çocukluk dönemi olmak üzere egzama grubundaki hastalıklarda artma ve ciltte pul pul dökülmelere yol açmaktadır. Cildi soğuktan korumak için fiziksel önlemlerin yanı sıra nemlendirici kullanmak da oldukça faydalıdır. Saf katı vazelin doğada bilinen en saf doğal ve alerjenik olmayan nemlendiricilerdendir, mutlaka kış aylarında günlük hayatta el ve ayak bakımında kullanmalıdır. Ayrıca banyoda vücut temizliğinde deri PH’ına yakın PH’da renksiz, kokusuz duş jeli veya sabunlar kullanılabilir. Çok sıcak suyla yıkanmamalı, banyoda kalış süresi kısa tutulmalıdır. Banyodan sonra nemlendirme, cilt üzerindeki su buharlaşmadan mutlaka yarım saatlik dönemde yapılmalı. Banyo sonrası tam kurulanmadan hafif ıslak deri üzerine uygulanan nemlendiricilerin emilimi daha etkili ve faydalı olmaktadır. Cildin nemini artıran vitamin (A, C, E vitaminleri), mineraller ve vücutta yapılmayan bazı temel yağ asidlerinden (linoleik ve linolenikasid) zengin beslenmeye dikkat edilmeli. Kış döneminde cildinizin nemlendirilmesi kadar yaşadığınız ortamın havasının nemlendirilmesinin de önemli olduğunu unutmayın. Kaloriferli evlerde yatak odalarında buhar makinası bulunması ya da en azından kaloriferlerin üzerine küçük bir kap içerisinde konulan distile su yöntemi bile kışın ortam havasının derimize olan olumsuz etkilerini hafifletecektir.

BALLI NEM MASKELERİ UYGULAYIN

Cilt bakımında bal ve zeytinyağı çok önemli birer besin maddesidir. Bal, kuru ciltlerin nemlendirilmesinde kullanılabilir. Cilde parlaklık ve canlılık kazandırır. Balın antibakteriyel etkisi olduğundan hafif cilt kızarıklıklarını giderebilme özelliği de mevcut. Bal ya da bazı özel humektan maddeler ile uygulanan nem maskeleri ve başta yüz derisi olmak üzere cilde uygulanan hidrasyon sağlayan hyalunorik asit ve türevlerini içeren maddeler ile mezoterapi yöntemleri kış döneminde nemsiz cildin eski sağlığına kavuşmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca A, C, ve E vitaminleri de eklenerek cilde parlaklık ve taze bir görünüm kazandırmak, yaz aylarından kalma güneş lekelerini kışın gidermek mümkün olmaktadır. Son olarak kışın güneşin ve özellikle pencere camından dahi penetre olabilen ve belki yaz aylarından daha da riskli olabilen UVA’nın zararlı etkilerini de unutmamak gerekir. Başta çil ve lekelenme sorunu olan hastalar olmak üzere kış aylarında da tıpkı yaz aylarındaki gibi cilt tipine uygun koruma faktörlü ve uygun formda güneş koruyucu kullanma alışkanlığı edinmek oldukça önemlidir. Son olarak, kışın vazgeçilmezlerinden olan kar tatillerinde koruyucu kullanmalı ve kar maskesi, güneş gözlüğü unutulmamalıdır.