ONLİNE İŞLEMLER
Yaz tatili ne çabuk geçti değil mi? Evet, yine bir öğretim yılının daha başındayız. Binlerce öğrenci yeni bir öğretim yılına başlarken, anne-babaların da içini bir endişe sardı. İsterseniz bu süreçte anne-babaların sık karşılaşabileceği bir sağlık sorununu; ‘çocuklarda işitme kayıpları’nı ele alıp, çözüm önerilerini hep birlikte gözden geçirelim. Okul hayatı oldukça uzun bir dönem. Okul başarısı ise, çocuğun sağlıklı olmasıyla doğrudan orantılı. Bu dönemde meydana gelebilecek çeşitli aksaklıklar ve sağlık sorunları çocuğun motivasyonunu azaltabiliyor. Çocuğu en çok zorlayan konuların başında ise işitme kayıpları geliyor. Hele bir de ailenin sorunun farkında olmaması durumunda, çocuk sadece rahatsızlığıyla değil, bir de ‘tembel çocuk’ kavramıyla baş etmek durumunda kalıyor. Çünkü iyi işitmeyen bir öğrenci öğretmeninin anlattıklarını anlayamıyor ve arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kuramıyor. Bu nedenle de, okula başlamadan önce her çocuğun kulaklarını kontrol ettirmek ve gerekli tedaviyi başlatmak büyük önem taşıyor. Eğitim ve zeka gelişiminin iki önemli unsuru vardır. İşitmek ve görmek. Bebekler işittiklerini taklit ederek konuşmayı öğrenirler. İşitemeyen bir bebek konuşamaz. Az işiten bebek ve çocuk geç ve problemli konuşur. İşitme azlığının derecesi ile konuşma bozukluğunun derecesi orantılıdır. Bazen konuşmayı bozmayacak derecede doğumsal ve sonradan oluşan işitme kayıpları bulunabilir. Bunların gözden kaçması halinde çocuğun özellikle eğitim yanlarında geri kalmasına yol açar. Okulda “tembel”, “ilgisiz”, “başarısız” diye nitelendirilen çocukların bu durumlarına işitme azlığının yol açması muhtemeldir.
İşitme kaybının zamanında belirlenmesi çok önemlidir. Çünkü pek çoğunun tedavisi mümkündür. Tedavisi mümkün olan bir problemin tedavisiz kalması ve gecikmesi çok üzücü sonuçlar doğuracaktır. Öte yandan tedavisi mümkün olmayan, çoğu doğumsal işitme kayıplarında ise zamanında fark edildiğinde özel eğitim ve işitme yardımı ile problemin ağırlığı en aza indirilebilir. İyi eğitilmiş bir işitme kayıplı çocuk, kendi sağlıklı yaşıtlarından pek az geri kalabilir ama, kendi hayatını tek başına sürdürebilir.
Orta kulak iltihapları gibi hastalıklar, kafa travmaları, direkt kulağa gelen travmalar (towat, patlama, top vs. çarpması, kulağa yabancı cisim kaçması....), buşon (kulak kiri) işitme kaybına yol açabilir. Bu nedenler içinde orta kulak iltihapları ön plana çıkmaktadır. Çünkü hem en sık nedendir, hem de oluşumu ve sonuçları yönünden her noktada yapılabilecek bir şeyler vardır.
Orta kulak iltihabı yeni doğan döneminden başlayarak hayatın her döneminde oldukça sık karşılaşılan bir sağlık problemidir. Özellikle çocuk yaşlarda işitme kaybına neden olması, eğitim çağında zihinsel gelişimi bile etkilemesi, kronikleştiğinde ise kişinin tüm hayatı boyunca genel sağlığını ve iş verimini olumsuz etkilemesi nedeniyle önemli bir halk sağlığı problemidir. Orta kulak iltihabı iki yönden çok önemlidir. Çocukluk çağının en sık görülen hastalıklarından biridir. Çocuğun iştahını ve gelişmesini olumsuz yönde etkiler. İşitmeyi bozacak zihinsel gelişimi ve eğitimini engeller.
Orta kulak, onu içinde barındıran gözenekli kemik ve östaki borusunu döşeyen mukozanın (örtüsü doku) iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olmak üzere iki genel sınıflama yapılabilir. Akut enfeksiyonlarda; ateş, ağrı, kulakta dolgunluk ve işitme kaybı olur. İltihabın etkisi ile zar delinirse kanlı- iltihaplı akıntı gelebilir. Kronik enfeksiyonlarda ise; genellikle akıntı olur, kulak zarı deliktir ve işitme azlığı vardır. Bazen tedavi ile bazen de kendiliğinden akıntı kesilebilir. Özellikle çocuklukta görülen, ağrı, ateş yapmadığı için sıkça gözden kaçan bir özel durumda seröz otil dediğimiz tablodur. Orta kulakta koyu, yapışkan, içinde bakteri veya virüs bulunmayan bir sıvı birikir. İşitme değişik derecelerde azalmıştır. Öğrenmeyi olumsuz etkiler, özellikle okul çocuklarında önemlidir.
Orta kulak iltihabına neden olan etkenler; üst solunum yolu enfeksiyonları, büyük geniz etleri, alerjik yapı, soğuk ve nem gibi çevresel faktörler, çocuğun bulunduğu ortamda sigara içilmesi ve yutak tümörleri olarak sayılabilir. En sık görülme yaşı ilk 2 yaştır. Özellikle 6. aydan itibaren sıklaşmaya başlar. İlk yaşta yakalanan çocuklarda kronikleşme riski daha yüksektir. İlk 2 yaş içinde akut orta kulak iltihabı geçirme riski yüzde 80’i bulur. Çocuklar kreş veya okula başlama yaşına geldiğinde akut orta kulak iltihabı meydana gelme riski artar. Yaşanan ortamda hijyenik yetersizlik, yetersiz beslenme, kreş ve okullardaki öğrenci sayısı, ailelerin çocuğun sağlığına eğilme alışkanlığı, doktora götürme duyarlılığı ve anne sütü emme sıklığı kronikleşme riskini etkiler.
Orta kulak iltihabı beyin-beyincik abseleri, menenjit, yüz felci, iç kulak iltihabı, işitmenin tümüyle kaybedilmesi, kulağı içinde barındıran kafatası kemiğinin (mastoid) absesine yol açabilir.
Tedaviden de önce, kulak hastalığına zemin hazırlayan faktörler giderilmelidir. Çocuklarda sık hastalanan bademcikler, büyük geniz etleri, sinüzitler, yarık damaklar erken tanınırsa tedavi daha başarılı, maliyeti de daha düşük olur. Tanı konduktan sonra öncelikle ilaçla tedavi yöntemleri sonuna kadar zorlanır. Bu yeterli olmadığında iltihabın boşaltılması (parasentez) akut orta kulak iltihabında tedaviye cevabı hızlandırır. Seröz otizlerde ise sıvı ameliyat mikroskobu altında boşaltıldıktan sonra grommet ya da tüp dediğimiz bir alet yerleştirilmesi gerekebilir. Bunlar kulağın tam iyileşmesine yardımcı olacak kurtarıcı girişimlerdir. Her şeye rağmen kronikleşmiş, zarın delinmesi ile sonuçlanmış kişilerde ise yine mikrocerrahi yöntemleriyle iltihabın kurutulması, zarın onarılması mümkündür.